Kısmet Koyu

Text
0
Kritiken
Leseprobe
Als gelesen kennzeichnen
Wie Sie das Buch nach dem Kauf lesen
Kısmet Koyu
Schriftart:Kleiner AaGrößer Aa

Kısmet Koyu

Contents

Bir Noel Günü

1. BİRİNCİ BÖLÜM

2. BÖLÜM İKİ

3. BÖLÜM ÜÇ

4. BÖLÜM DÖRT

5. BÖLÜM BEŞ

Yeni Yıl İtirafı

1. BİRİNCİ BÖLÜM

2. BÖLÜM İKİ

3. BÖLÜM ÜÇ

4. BÖLÜM DÖRT

5. BÖLÜM BEŞ

Sevgililer Gününe Dair

1. BİRİNCİ BÖLÜM

2. BÖLÜM İKİ

3. BÖLÜM ÜÇ

4. BÖLÜM DÖRT

5. BÖLÜM BEŞ

İlk Görüşte Şans

1. BİRİNCİ BÖLÜM

2. BÖLÜM İKİ

3. BÖLÜM ÜÇ

4. BÖLÜM DÖRT

5. BÖLÜM BEŞ

Bitmeyen Yaz Günleri

1. BİRİNCİ BÖLÜM

2. BÖLÜM İKİ

3. BÖLÜM ÜÇ

4. BÖLÜM DÖRT

5. BÖLÜM BEŞ

Cadının Cazibesi

1. BİRİNCİ BÖLÜM

2. BÖLÜM İKİ

3. BÖLÜM ÜÇ

4. BÖLÜM DÖRT

5. BÖLÜM BEŞ

Minnettar

1. BİRİNCİ BÖLÜM

2. BÖLÜM İKİ

3. BÖLÜM ÜÇ

4. BÖLÜM DÖRT

5. BÖLÜM BEŞ

Sonsuz Noel

1. BİRİNCİ BÖLÜM

2. BÖLÜM İKİ

3. BÖLÜM ÜÇ

4. BÖLÜM DÖRT

5. BÖLÜM BEŞ

Kısmet Koyu

1. BİRİNCİ BÖLÜM

YAZAR HAKKINDA

Bu bir kurgu eserdir. İsimler, karakterler, yerler ve olaylar yazarın hayal ürünüdür veya kurgusal olarak kullanılmıştır ve gerçekmiş gibi yorumlanmamalıdır. Gerçek yerler, kuruluşlar, yaşayan veya ölmüş gerçek kişiler ile olan herhangi bir benzerlik tamamen tesadüfidir.

Kısmet Koyu Telif Hakkı © 2020 Dawn Brower

Tercüme eden Zeynep Yaprak Yeşin Yalçın

Tüm hakları saklıdır. Tanıtımlarda yer alan kısa alıntılar dışında, bu kitabın hiçbir bölümü, yazılı izin olmaksızın elektronik olarak veya basılı olarak kullanılamaz veya çoğaltılamaz.

Bir Noel Günü

BİRİNCİ BÖLÜM

Aralık, Kısmet Koyu...

Gökyüzünden süzülen kar taneleri yavaş yavaş yere düşüyordu. Kar tutmamıştı. Kaldırımlar ıslaktı ve birazda çamur vardı. Holly Strange gördüğü manzaradan hoşlanmamış bir şekilde pencereden dışarı bakıyordu. Noel, yılın en çok sevdiği zamanıydı ve geleneksel Kakao Tadım etkinliği için çok heyecanlıydı. Main Caddesindeki tüm dükkânlar bu etkinliğe katılacaktı. Ablası Ivy ile birlikte Hoş Tesadüfler Yolu isimli dükkânının sahibiydi. Holly’nin, Sage adında ve çok nadiren Kısmet Koyu kasabasına gelen ayrı yumurta ikizi vardı. Dükkândaki her şey el yapımıydı ve özenle seçilmişti. İnsanlara el işi ve çizim yapmayı öğretmek üzere dersler düzenliyorlardı. O akşamın ilerleyen saatleri için bir teraryum düzenleme dersi planlamışlardı. Kışın ortasında bu garip bir tercih olabilirdi, ama insanların hayatlarında bitkilere ihtiyacı vardı. Bitkiler hayat için denge unsuru oluştururken, aynı zamanda estetik açıdan da hoştular. Hoş Tesadüfler Yolu, kişinin bedenen, zihnen ve ruhen kendini iyi hissetmesini sağlayan şeylerde uzmanlaşmıştı.

Kakao tadımı, kasaba sakinlerinin dükkânlarındaki yeniliklerini görmelerine fırsat sağlarken, turistlerin ilgisini çekecekti. Tadım günü onlar için yılın en büyük indirim günlerinden biriydi… Elbette hava buna müsaade ederse. Noel Baba geçit töreni bir saat içinde başlayacak ve ondan hemen sonra Kakao Tadımı etkinliğine geçilecekti. Holly, gizli kakao tarifi ile ilgili hazırlıklara başlamıştı bile. Bu sene bir başka yarış daha vardı. Katılımcılar en sevdikleri kakaoyu oylayacak ve kazanan kakao ertesi yıl Noel Baba evinin resmi içeceği olacaktı. Bu, Hoş Tesadüfler Yolu’nu büyütme hayallerine yardımcı olmak üzere kullanabilecekleri bir paraydı.

“Havayı istediğin hale getirebilecekmişsin gibi pencereden dışarı bakmayı bırak” dedi Ivy. Tezgâhta kap kek şeklindeki el yapımı sabunları satışa hazırlıyordu. Ivy onları hafta başında ve bir raf dolusu hazırlamıştı. Görünüşleri üzeri krem peynirli kırmızı kadife kek gibiydi. Ivy, beyaz kısımlarına kırmızı pırıltılar da serpiştirmişti. Küçük kreasyonları o kadar gerçekçi ve ayrıntılıydı ki küçük çocuklar dükkâna geldiğinde onları gözetim altında tutmak zorunda kalıyorlardı. İlk açıldıklarında bir gün, yürümeyi daha yeni öğrenen bir çocuk, keklerden bir tanesini ağzına atıvermişti. Elbette kekler göründükleri kadar lezzetli değildi...

Holly kız kardeşine ters ters baktı, ama Ivy bu bakışı göremeyecek kadar meşguldü. Genç kadın içini çekti. “Mükemmel olmak zorunda.” Arkasını döndü ve tekrar pencereden dışarı baktı. Kakao Tadım etkinliği birazdan başlayacaktı. Geçit töreni muhtemelen çoktan bitmiş olmalıydı. Görüş açısının izin verdiği ölçüde sokağa göz attı. İnsanlar çoktan dükkânlara girip çıkmaya başlamıştı. Bir çift, Üzüm Aromaları Şaraphanesi önünde durmuş, vitrine bakıyorlardı. Holly’nin kuzenleri Leilia ve Caprecia Strange şaraphanenin sahipleriydi. Çok çeşitli yerel şaraplar ile kendi üzüm bağlarından bir seçki sunuyorlardı.

Genç kadın Ivy’e döndü, “Sence çok insan gelir mi?”

Ivy kap kek şeklindeki sabunları yerleştirmeyi bitirmişti. “Daha fazlası olmasa da her sene gelen kadar olacaktır. Endişelenmekten vazgeç.”

“Elimde değil.” diye cevap verdi Holly. “Ben her konuda böyleyim.”

Dükkânın dışındaki manzara onu tekrar düşüncelerine döndürdü. Her şeyin yolunda gitmesi için buna çok ihtiyacı vardı. Kız kardeşi Ivy’e sözüne güvenilir bir kişi olduğunu ve onun, Hoş Tesadüfler Yolu’nun bir parçası olmasına izin vererek doğru bir karar aldığını ispatlamalıydı. Holly üniversiteyi bırakmış, onun yerine Kısmet Koyu kasabasında kalarak kız kardeşine bu dükkânı açmasında yardımcı olmuştu. Anneannelerinden kendilerine kalan miras işlerine çok yaramıştı. Holly’nin ikizi Sage, kasabadan ayrılmış ve organizasyon planlama işine girmişti. Olabildiğince kısa sürede Kısmet Koyu kasabasından kurtulmak istemişti. Şimdiye kadar Şansın Gücü başarılı olmuştu. Sage birkaç yüksek profilli düğün ve ellinci yıl dönümü partisi düzenlemişti. Bu şekilde devam ederse, Sage işini büyütebilir ve yanına daha fazla eleman alabilirdi.

Holly ceketini askılıktan alırken, “Kahve almaya Cadı Kazanı’na gideceğim. Bir şey ister misin?” diye sordu.

“Bekle”, Ivy tezgâhın etrafından dolanıp, altına uzandı. Bir paket çıkartıp Holly’e verdi. “Bunu Esmeralda'ya ver. Onun Tristan'a hediyesi.”

Esmeralda ve Tristan, Cadı Kazanı Kahve dükkânının sahipleriydi. Esmeralda bir başka kuzendi. Kısmet Koyu, neredeyse hep Strange ailesi tarafından yönetilmişti. Ataları Thomas Strange ilk belediye başkanıydı ve Kısmet Koyu kasabasının kurulmasında etkin rol oynamıştı. O günden beri kasabanın idaresinde görev almışlardı. Babası Adam Strange, şimdiki belediye başkanıydı. Onun ikizi Bowen, emniyet müdürü ve Strange erkeklerinin en büyük ağabeyi Sebastian Amca, bölge başsavcısıydı.

“Bu ne?” Holly her şeyden haberi olsun isterdi.

 

Ivy gözlerini devirdi. “Eğer sen oradayken hediyeyi verirse, ne olduğunu öğrenirsin. Seni neden ilgilendiriyor? Senin için değil ki.”

Holly omuzlarını silkti. “İlgilendiriyor işte.” derken paketi kolunun altına sıkıştırdı. “Kahve ister misin?”

Ivy “Hayır” derken kafasını salladı. “Ama sana zahmet olmazsa, geri dönerken Kader Çiçekleri’ne bir uğrasan. Amadea ve Ophelia’ya Noel çiçeği sipariş etmiştim. Onları vitrin dekorasyonumuz için istiyorum.”

Holly burnunu kırıştırdı. Kuzenlerinin çiçeklere karşı olan tutkusunu hiç anlayamamıştı. Çiçekler ve şifalı bitkiler hakkında her şeyi biliyorlardı. Holly bazen şifalı bitkiler kısmının çok işe yaradığını da düşünmüyor değildi. Kasabanın tamamı Strange ailesinde büyülü bir şeyler olduğuna inanırdı. Ama Holly büyülü olduklarını hiç düşünmezdi. Özellikle konu aşka geldiğinde. Aşkta hepsi kötü şanstan paylarına düşeni almıştı. Efsane, aşkın onları en beklemedikleri anda bulacağını ve bazende aşkın en başından beri orada olduğunu söylerdi. Söylenenlerin hepsi saçmalıktı, durduk yerde aşk olmazdı. Hayatının geriye kalan kısmında buna inanacaktı.

“Tamam” dedi Holly. “Gittiğimi fark etmeden geri dönmüş olacağım.”

“Bu konuda biraz şüpheliyim.” diyerek kıkırdadı Ivy.

Holly dilini çıkarttı ve dükkândan ayrıldı. Belki de acele etmez keyfine bakardı...

BÖLÜM İKİ

Kısmet Koyu, tipik, küçük bir kasabaydı ve insanın içini acıtacak kadar kusursuzdu. Nicholas Bell, büyük şehrin hareketliliğini ve orada yaşayanların profesyonelliğini tercih ediyordu. Kısmet Koyu sakinleri muhtemelen birbirlerini tanıyan ve aile fertlerinin hal ve hatırlarını soran kişilerdi.

“Neden gene buradayız?” Nicholas arkadaşı Gabriel Reed’e döndü ve ters ters baktı. “Kimseye şirin görünmek için gelmedik. Sakin ol.” dedi Gabriel. “Annemle babamı bana kötü bir şey olmayacağı ya da ölmeyeceğim konusunda ikna etmek için birkaç günlüğüne buradayız.” Nicholas’ın sırtına hafifçe vurdu, “Cesaretle zapt etmeye çalıştığın o alerjik reaksiyonu vermeden, sıcak, kumlu bir sahile doğru yola çıkmış olacağız.”

Nicholas en iyi arkadaşına söylenme isteğini bastırmak zorunda kalmıştı. Gabriel, Houston Runaways takımının top tutucusuydu. Şampiyonluk maçında dizi sakatlandığından beri kızağa çekilmiş durumdaydı. Takım doktoru sakatlığın seyrinin iyiye gitmediğini söylemişti ve fizyoterapistin değerlendirmesi de farklı değildi. Gabriel’in oyunculuk günleri geride kalmış gibiydi, ama arkadaşı o kadar kolay pes etmek istemiyordu. Nicholas'ı Bahamalar'da farklı bir uzmanı görmeye gitmeleri için ikna etmişti. Acaba orada ne gibi şarlatanlıklarla uğraşacaklardı? Nicholas, oradaki doktorun arkadaşına spor hekimlerinin verdiği şanstan daha fazlasını verebileceğinden şüpheliydi, ama Gabriel onun arkadaşıydı ve zor zamanında yanında olacaktı.

“Şurası kahve dükkânı mı?” Nicholas mağazanın önünü işaret etti. “Cadı Kazanı mı? Nasıl bir isim bu böyle?”

Gabriel omuzlarını silkti. “Bir şey diyemem. Uzun zamandır Kısmet Koyu’na gelmedim. Neden içeri girip bize neler ikram edeceklerini görmüyoruz?”

Dükkânın girişine yöneldiler ancak Nicholas daha kapıya ulaşmadan kapı açıldı ve esmer bir genç kadın ona çarptı. Sıcak kahve mavi gömleğinin önüne dökülüp derisini yakarken acıyla bağırdı. “Senin derdin ne?” Konuşurken sesi öfke doluydu. Bu kasabadan gerçekten nefret etmeye başlamıştı ve kasaba halkının da ona sunacağı pek bir şeyi yokmuş gibi görünüyordu.

“Çok özür dilerim.” Genç kadın bir adım yaklaştı ve elini genç adamın göğsüne koydu. Genç kadının dokunuşuyla içinde kıvılcımlar çakan genç adam, genç kadının gözlerine baktı. Gözleri öğle vakti deniz mavisi rengiydi. Saçları normal kahverengi değildi. Kızıl renkli ışıltılar, çikolata renkli bukleler arasından geçerken, güneş ışığı altında neredeyse parlıyordu. Genç kadın muhteşemdi…

“Önemli değil,” derken, genç kadının elini ittirdi. Bu dokunuş onu etkilemişti ve genç adam bundan hoşlandığından emin değildi. “İyi olacağım.”

“Holly”, Gabriel genç adamın yanına gelmişti. “Neler oluyor?”

Genç kadın Gabriel’e baktı. Dudakları Nicholas'ın hayatında gördüğü en güzel gülümsemeyle yukarı doğru kıvrıldı. Gülümsemesi, genç kadının üzerine döktüğü kahve yüzünden yanan göğsünün tam ortasına yediği bir yumruk gibiydi. Genç kadındaki, ona tüm hayatı boyunca daha önce hissetmediği şeyleri hissettiren şey neydi? Genç adam böyle şeyler hissetmek istemiyor, o his ile arasına bir mesafe koyması gerektiğini düşünüyordu.

Holly, Nicholas’ın etrafından dolandı ve Gabriel’e sarıldı. Genç kadın bir adım geri çekilirken, neredeyse yeniden Nicholas ile çarpışıyordu. Nicholas, dengesini kaybetmeden genç kadına yetişti ve onu tuttu. Holly arkasına dönerek, “Özür dilerim. İnanın, her zaman bu kadar sakar değilimdir.” dedi.

Nicholas “Sorun değil.” diye kabaca cevapladı.

Holly ilgisini Gabril’e yöneltti. “Sakatlığını duydum.” Ellerini heyecanlı bir şekilde sallıyordu. “Aslında nasıl olduğunu gördük. İnsanlar hep bundan bahsediyordu. Hiçbir Runaway maçını kaçırmayız.” Gözlerini Gabriel’den kaçırıp, ceketinin koluna bakmaya başladı. Sonrasında hayali bir kumaş tiftiğini veya belki de ipliği çekmeye çalıştı. Nicholas genç kadının ne yapmaya çalıştığını anlamak için çaba göstermedi. “Demek istediğim bütün aile…” Holly, bu son sözü sanki her şeyi açıklayacakmış gibi söylemişti. Nicholas için bir şey ifade etmemişti.

Gabriel de şaşırmış gibi görünmüyordu. Genç kadını başıyla onayladı ve onun bu şekilde davranmasına izin verdi. “Ivy nasıl?” diye genç kadına sordu. Bu Nicholas’ın merakını uyandırmıştı. Bu Ivy de kimdi?

“Şey…” Holly, Gabriel dışında her şeye bakıyordu. “O iyi. İyi işte. Onun için endişelenmene gerek yok.” Elini cebine soktu ve sonra telefonunu çıkarttı. “Eğer bana izin verirseniz, gitmem lazım. Kasabada olduğunuza göre Kakao Tadımı’na katılmalısınız. Eğlenceli olacak.” Bunları söylerken, onlardan hızla uzaklaştı ve çiçekçi dükkânına doğru gitti. Bu dükkânın da aynı derecede tuhaf bir adı vardı, Kader Çiçekleri. Bu küçük taşra kasabasındaki işletmelerin sorunu neydi?

“Kakao Tadımı mı?” Nicholas bir kaşını kaldırdı.

“İstemiyorsan katılmak zorunda değiliz. Mağazaların birinden bir Noel Baba kupası satın alıyoruz, ardından mağazaların sunduğu tüm kakao çeşitlerinin tadına bakabiliyoruz.” Gabriel umursuzca omuzlarını silkti. “Geliri kasabadaki muhtaç ailelere yardım eden yerel hayır kurumuna gidiyor. Strange ailesi, neredeyse kasabanın kuruluşundan beri bu hayır kurumunu yönetir. Bir nevi gelenek.”

“Strange ailesi mi?” Nicholas’ın kaçı şaşkınlıktan daha fazla yukarı kalkamazdı. “Bu takma bir isim mi, yoksa gerçek adları mı?”

“Asla böyle bir şeyi uydurmam.” Gabriel yavaşça omzuna vurdu. “Gerçekte bu kasabayı Strange ailesi yönetir. Belediye başkanı…” Holly’nin içeri girdiği çiçekçi dükkânına baktı. “Holly onlardan biri.”

“Ve aynı zamanda şu gizemli Ivy de?” Nicholas merakına engel olamamıştı. Arkadaşı, ara sıra tek gecelik ilişki istemediği sürece çevresindeki kadınlarla ilgilenmezdi ve bu da çok nadir olurdu.

Gabriel içini çekti. “Evet, sorulacak soruların olduğunu görüyorum. Daha çok ilgilendiğin Holly. Eğer Strange ailesi hakkında bilgi edinmek istiyorsan, tadıma katılmamız gerekecek. Güven bana. Hepsi orada olacak ve bir şekilde etkinlikte yer alacaklardır.” Gabriel genç adama doğru ilerledi, “Hadi dükkânlardan birine gidip Noel Baba kupamızı alalım. Hepsinde vardır.”

Nicholas, Gabriel’in teklifini kabul etti. Bu küçük kasabada yapacak başka ne işi vardı ki?

BÖLÜM ÜÇ

Holly, Noel çiçeğini Hoş Tesadüfler Yoluna taşıyıp, tezgâhın üzerine yerleştirdi. Ivy ortalarda olmadığına göre arka taraftaydı. Hiç müşterileri yoktu ve zilin sesi kız kardeşini Holly’nin gelişi konusunda uyarmış olmalıydı. Yardıma ihtiyacı olan birisi var mı diye bakmak üzere gelmesi uzun sürmezdi. Holly gözlerini kapıya dikti ve alt dudağını ısırdı. Kız kardeşi, eski erkek arkadaşının Kısmet Koyu’na geri dönmesinden mutlu olmayacaktı.

Gabriel, onun hayatının aşkıydı. Genç kadını şöhret ve para uğruna terk etmişti. Şimdi sakatlanmıştı ve belki bir daha asla profesyonel olarak futbol oynayamayacaktı. Bu konuda Gabriel ile konuşmak istememişti. Onun için acı verici bir konu olmalıydı. Genç adama neden geri döndüğünü, ne kadar süreyle burada kalmayı planladığını sormalıydı. Gabriel’in arkadaşı içinde değişik duygular uyandırmasaydı, sorabilirdi de. Adını öğrenme zahmetine dahi girmemişti. Genç adam onu çok garip hissettirmişti. Holly hâlâ tüm kahvesini onun üzerine döktüğüne inanamıyordu. Adam kim bilir onun hakkında neler düşünmüştü?

Ivy tezgâha gelirken “Ahh! Sadece senmişsin. Tadım başladı mı?” diye sordu.

“Evet”, diye cevapladı Holly. “Bunlar Noel Baba kupaları mı?” Her dükkânın, katılmak isteyenlere verebileceği sınırlı sayıda kupası vardı. Kupalar, mağazalarda sunulan sıcak kakaoya erişimi sağlıyordu. Katılımcılar istedikleri kadar kakao içebiliyordu. “Neden onları daha önce çıkarmadın? Ben yokken bunu yapacağını düşünmüştüm.” Kahve almaya gitmek yerine dükkânda kalmalıydı. “Dur, sana yardım edeyim.”

“Senin neyin var?” Ivy şaşırmış bir ifadeyle ona bakıyordu. “Garip davranıyorsun.”

“Ben iyiyim.” Genç kadın sessizce çalışmaya başladı ve bardakları düzgün sıralar halinde tezgâhın arkasındaki rafa yerleştirdi. Sıcak kakaonun çoğu arka tarafta büyük bir kaptaydı, ama birazını yakındaki bir tezgâhın üzerindeki içecek dağıtıcısına koymuşlardı. Önceden kupalarını almış olan müşteriler içeceklerine buradan ulaşabilirdi. Noel Baba kupalarını almak isteyenler kasaya gelerek, satın alabilirlerdi.

“Uzun süre ortalarda yoktun. Neden bu kadar oyalandın?” Ivy, Noel çiçeklerini alarak dükkân vitrinine götürdü. Çiçekleri yerel bir sanatçı tarafından yapılmış resmin her iki yanına yerleştirdi. Sık sık yerel sanatçıların eserlerini sergilerler, satılmalarında yardımcı olurlardı. Hoş Tesadüfler Yolu bu satışlardan küçük bir yüzde alırdı.

“Cadı Kazanı’nda küçük bir aksilik yaşadım.” Holly gözlerini Ivy’den kaçırdı. Çarpıştığı yakışıklı adamın üstüne kahvesini döktüğü için hâlâ utanıyordu. Daha önce onun kadar mükemmel bir adam görmemişti. Gece vakti gökyüzüne benzeyen siyah saçları vardı. Aynı koyuluktaki mavi gözleri, neredeyse kapkara görünüyordu. Sert bakışları onları daha da koyulaştırıyordu. Runaways oyuncularından biri değildi. Gabriel'in onu nereden tanıdığını merak etmeden duramıyordu.

“Ahh! Tek söyleyeceğin bu mu?”

Holly, zil sayesinde daha doğrusu tadıma katılanların dükkân kapısını açarak içeri girmesiyle cevap vermekten kurtuldu. Hepsinin elinde Noel Baba kupaları vardı, bu yüzden onları Hoş Tesadüfler Yolu’nun çikolatalı içeceğini bulabilecekleri yere doğru yönlendirdi. Kakaolu içeceği beğenmelerini umuyordu.

“Nereye bakıyorsun öyle?” diye sordu adamın biri. Holly’nin ödü kopmuştu. Ona nasılda gizlice yaklaşmışlardı? Dükkâna giren ve çıkan onca insan arasında bunu yapmak oldukça kolaydı. Özellikle kendi düşüncelerinde bu kadar kaybolmuşken.

Holly, genç adamın bakışlarıyla karşılaşmak üzere döndü. “Yeniden, merhaba.” Gabriel neredeydi? Arkadaşıyla birlikte tadıma katılmamış mıydı? Dükkânda Ivy’i arandı ama ortalarda gözükmüyordu. Nereye gitmişti? Eğer Gabriel’in kasabada olduğunu öğrenirse, öfke nöbeti geçirirdi. Genç adamı hâlâ seviyordu. Holly bir an bile onu sevmekten vazgeçtiğine inanmamıştı, ama sevgi ile nefret arasında da ince bir çizgi vardı. Gabriel onu derinden yaralamıştı ve Ivy’de bu yaralar açıkça görülüyordu.

“Düzgün bir şekilde tanıştırıldığımızı sanmıyorum.” Genç adam elini uzattı. “Ben Nicholas Bell.”

“Ahh! Tanıştığımıza memnun oldum.” Bu adam karşısında neden dili tutuluyordu? “Kasabada uzun süre mi kalacaksınız?”

“Ben istemezsem, hayır” diye cevap verdi. “Tatilin geri kalanında havanın çok daha iyi olduğu bir yere gitmeden önce Gabe'nin ailesiyle birkaç gün geçirmesi gerekiyor.”

“Ahh!” Genç adam onun tanıştığı en kalın kafalı kadın olduğunu düşünüyor olmalıydı. “Anlıyorum.” Genç adamın elindeki Noel Baba kupasını göstererek, “Biraz daha kakao ister misiniz?”

Genç adam kötü bir fikirmiş gibi kupasına baktı. “Birkaç bardak içtim. Eğer daha fazla içersem, sanırım bir çikolataya dönüşeceğim.”

Genç kadın, onun çok leziz bir çikolata olacağını düşündü. Holly neredeyse ondan bir parça koparmanın düşüncesi ile dudaklarını yalayacaktı. Gerçek anlamıyla değil elbette, ama kesinlikle çok daha samimi bir şekilde. Kafasından bu düşünceleri uzaklaştırmalıydı. Genç adam ona uygun biri değildi. Nicholas, Kısmet Koyu’ndan nefret ediyordu ve genç kadın bu kasabadan asla ayrılmayacaktı. Kasaba onun hayatıydı. “Bu çok kötü. Kasabanın en iyi kakaosu Hoş Tesadüfler Yolundadır.”

 

“Bundan emin misin?” Genç adamın dudakları çapkın bir gülümsemeyle kıvrıldı. “Dükkânda durmak zorunda mısın? Birlikte biraz dolaşmak ister misin? Buranın sahibi nerede?” Genç adam dükkânın içerisine bakındı. “Onlardan mola vermek veya erken paydos etmek için izin iste.”

Genç kadın evet demek istedi, ama Ivy’i tek başına bırakamazdı. Ayrıca genç adamın dükkânın sahibi olduğunu düşünememesinden rahatsız olmuştu. Sadece yirmi üç yaşındaydı, ama bu bir işletme sahibi olmanın sorumluluğunu üstlenemeyeceği anlamına gelmiyordu. Genç adam ondan dört veya beş yaş büyük olmalıydı. Yaşı Gabriel’in yaşına yakın gibiydi.

“Sanırım imkânsız.” Holly başını salladı. “O bizi köle gibi çalıştırır.”

“Bu çok kötü. Birlikte güzel vakit geçirebilirdik.” Genç adam gülümsemeyi bıraktı. “Eğer bana nerede olduğunu gösterirsen, belki seni bırakması için onu ikna edebilirim.”

“Bu mümkün değil.” dedi Holly. “Öyle olsaydı, zaten evet derdim.”

“Ne?” Kafası karışmış bir şekilde genç kadına baktı ve sonra kafasını salladı “Anlıyorum. Dükkânın sahibi sensin.”

Genç kadın başıyla onayladı. “Kız kardeşim ve ben.” Genç kadın dükkânın diğer ucunu işaret etti. Ivy sonunda geri dönmüştü ve çok da mutlu görünmüyordu. “Ivy.”

“Belki daha sonra.” Genç adam Ivy’e doğru baktı. Onun ilgisinin kız kardeşine kaymasından bir an huzursuzluk duydu. Genç adam hercai bir tip miydi? İşin geçeği, genç kadının ona hiç ihtiyacı yoktu… Genç adamı yalnız bırakarak tezgâhın arkasında çalışmaya başladı. Holly’nin sahip olamayacağı bir adam ile ilgili hayaller kurmaktan daha önemli işleri vardı.