Buch lesen: «Su Gibi Geçen Yıllar – Kahraman Emmioğlu Kitabı»
TAKDİM
Bazı insanların hayat hikâyeleri, o ülkelerin ve toplumların da serencamını yansıtır. Kendisiyle farklı dönemlerde, farklı vesilelerle birlikte çalışma imkânı bulduğum, bir büyüğüm olarak tecrübelerinden, tavsiyelerinden daima istifade ettiğim Sayın Kahraman Emmioğlu, işte böyle bir isimdir.
Türkiye’nin 1960’lı yıllardan itibaren eğitimde, sanayileşmede, bürokraside, ekonomide, sosyal ve siyasi alanda yaşadığı tüm arayışların, gelişmelerin, kırılmaların, yönelimlerin ipuçlarını Sayın Kahraman Emmioğlu’nun hayat hikâyesinde bulmak mümkündür.
Yakın tarihimizi, manipülasyonlardan, yalanlardan, tek taraflı değerlendirmelerden uzak şekilde anlayabilmek için farklı okumalara, farklı bakış açılarına ihtiyacımız var. Siyasette kendisiyle aynı idealleri paylaştığım, değerli büyüğüm Emmioğlu’nun hayat hikâyesi, son 50-60 yılımız için bize bu imkânı sunuyor. Kendisinin birlikte çalıştığı, dava arkadaşlığı yaptığı, yol yürüdüğü isimlerle ve şahit olduğu olaylarla ilgili samimi değerlendirmeleri, yakın tarihimiz bakımından kıymetli bir hazine niteliğindedir.
Ülkemizin bugün geldiği yeri, seviyeyi anlayabilmek için de Sayın Emmioğlu’nun 1960’lı, 1970’li, 1980’li, 1990’lı yıllarda, kimi zaman mühendis, kimi zaman yönetici-bürokrat, kimi zaman siyasetçi olarak, bizzat içinde bulunduğu hadiseleri iyi değerlendirmemiz, yakından incelememiz gerektiğine inanıyorum.
Ülkemize ve milletimize verdiği hizmetler için kendisine şükranlarımı sunuyor, Sayın Emmioğlu’nun üniversite yıllarından başlayarak özel sektör, kamu ve siyasetteki anılarından oluşan bu eserin, içerdiği bilgiler ve analizlerle, Türkiye’yi tüm yönleriyle anlamak isteyen herkes için bir rehber olmasını temenni ediyorum.
RECEP TAYYİP ERDOĞANCUMHURBAŞKANI
ÖNSÖZ
Bir kısım tarihçiler Osmanlı’da Batılılaşmanın, Fatih Sultan Mehmet’in İtalyan Ressam Gentile Bellini’ye kendi portresini yaptırmasıyla başladığını iddia ederler. Elbette Batılılaşmada Fatih Sultan Mehmet’in kendini Doğu Roma imparatoru olarak tarif etmesi ve İstanbul’un fethiyle başlayan saray geleneklerini inşa etmesi de belirgin bir rol oynamıştır. Osmanlı’nın hâkim bir kültüre sahip olmasına rağmen, fetihlerle elde edilen sadece maddi ganimetler olmamış, fethedilen toprakların iktidar gelenekleri ve kurumları Osmanlı iktidar anlayışına gözle görülür tesirlerde bulunmuştur. Bu tesirler, 1839 Tanzimat Fermanı’nın ilanı ile bir manifestoya dönüşmüş ve Osmanlı İmparatorluğu yeni istikametini ve gelecek tahayyüllerini Batı’da aramaya başlamıştır.
Kendi medeniyet iddiasını Batılılaşma çabalarıyla bir kenara bırakan ve bu yolda çok ciddi uğraş veren Osmanlı’nın bu yeni anlayışı, imparatorluğun tarih sahnesinden çekildiği 20. yüzyılın başına kadar yoğun bir şekilde devam etmiştir. Osmanlı bakiyesi Türkiye Cumhuriyeti, 1839 Tanzimat Fermanı’nın pratiklerini çok başarılı bir şekilde uygulamış ve hiçbir milletin tarihinde yaşanmayan facia ve uygulamalara yol açarak “Batı’nın kapıkulu”na dönüşmüştür.
Makine Profesörü Necmettin Erbakan’ın 1969 yılında Konya’dan bağımsız milletvekili adayı olmasıyla doğan Millî Görüş Hareketi, Anadolu ve Rumeli topraklarında Batılılaşmaya karşı ciddi bir itiraz başlatmıştır.
Millî Görüş Hareketi’nin ilk partisi Millî Nizam Partisi 26 Ocak 1970’te Necmettin Erbakan ve on altı arkadaşı tarafından kurulmuştur. Kurucuları arasında Ahmet Tevfik Paksu, Ali Haydar Aksay, Süleyman Arif Emre, H. Tahsin Armutçuoğlu, Ömer Çoktosun, Ekrem Ocaklı, Ö. Faruk Ergin, Saffet Solak, Hasan Aksay, Ali Oğuz, İsmail Müftüoğlu, Nail Sürel, Fehmi Cumalıoğlu, Hüsamettin Fadıloğlu, Bahattin Çarhoğlu, Mehmet Satoğlu, Rıfat Boynukalın, Hüsamettin Akmumcu, Hüseyin Abbas, İkbal Şen gibi isimler vardır. Parti, kurulduktan on beş ay sonra 1960 darbesinin bir ürünü olan yeni vesayet odağı Anayasa Mahkemesi tarafından 20 Mayıs 1971 tarihinde kapatılmıştır.
Henüz hiçbir seçime girmeyen, doğru dürüst örgütlenememiş, TBMM’de sadece üç milletvekili tarafından temsil edilen siyasi ve iktisadi anlayışı kısaca “Faize ve AET’ye hayır!” olan Millî Nizam Partisi’nin ömrü uzun olamamıştır. Millî Nizam Partisi, Batılılaşma çabalarına siyasi alanda karşı koymaya kalkışınca küresel güçlerin Türkiye’deki paryaları tarafından siyasetten menedilmiştir.
MNP’nin mahiyeti ile ilgili en objektif değerlendirmeyi Ali Yaşar Sarıbay, “Türkiye’de Modernleşme Din ve Parti Politikası MSP Örnek Olayı” kitabında “MNP’nin kuruluşunu zorunlu kılan nesnel koşullar sanayileşen Türk toplumundaki işlevsel bölünmelerin keskinleşmesinin bir sonucu olmasına rağmen; basın ve kamuoyu, yeni partiyi ve yöneticilerini, siyasal yollarla Türkiye’de İslamiyetin destekleyicisi olarak nitelemiştir.” şeklinde ifade eder. (Alan Yayıncılık, Mart 1985, İstanbul)
MNP’nin kuruluş yılları, DP’nin iktidarda olduğu 1950-60 yıllarının ardından Türk milletinin yeniden nefes alamadığı, dindarların tahkir edildiği, nispeten bir sağ partinin -AP’nin- iktidarda olduğu yıllardır.
Necmettin Erbakan’ın yerli duruşu, ümmetçiliği ve kalkınmacı anlayışı ile bir miktar Jean Calvin’i andıran fikirleri yeni bir parti olan MSP’nin kurulmasına neden olmuştur.
11 Ekim 1972 tarihinde Süleyman Arif Emre’nin öncülüğünde Millî Görüş Hareketi’nin lideri Necmettin Erbakan’ın kurucusu olamadığı MSP; Abdülkerim Doğru, Rasim Hancıoğlu, Hüseyin Kamil Büyüközer, Abdullah Tomba, Sabri Özpala, M. Turhan Akyol, Halid Özgüner, M. Gündüz Sevilgen, Zühtü Öğün, Hüseyin Erdal, Hüseyin Koçak, Hasan Özkeçeci, Osman Nuri Önügören, Mazhar Gürgen Bayatlı, M. Emin Ayak, Mustafa Arafatoğlu, Mustafa Mamati, Abdurrahim Bezci, Sami Baysal tarafından kurulur.
Necmettin Erbakan için çileli ve engebeli siyaset yolculuğu, var olma kavgası başlamıştır. Millî Nizam Partisi’nin kapatılması aynı zamanda Necmettin Erbakan’ın yeni bir iletişim dili üretmesine yol açmıştır: kuş dili…
Ruşen Çakır, Millî Görüş lideri Necmettin Erbakan’ın yeni bir siyaset dili geliştirmesiyle ilgili olarak “Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce – İslamcılık” adlı kitapta, “Tüm İslam coğrafyasında yasal siyasi arenada Erbakan kadar eski, deneyimli, dayanıklı ve başarılı bir başka İslamcı lider yok. Bunda İslami hareketleri belli sınırlar içerisinde oyuna kabul eden Türkiye’deki mevcut sistemin rolü büyük olsa da Erbakan’ın maharet, yetenek ve karizması da asla göz ardı edilemez.” demiştir. (İletişim Yayınları 3. Baskı, 2011, İstanbul)
Aslında Ece Ayhan, Erbakan’ın yaşadıklarına denk düşen bir şiir de yazmıştı. Onlar vurmuş, Erbakan büyümüştü. Onlar kapatmış Erbakan açmıştı. Onlar korkutmuş Erbakan müjdelemişti. Onlar sindirmiş Erbakan ümitlendirmişti. Yenik bir medeniyetin çocuklarını zafer kazanmaya hazırlayarak Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte 20. yüzyılın paradoksal ikliminde Türk milletine, tüm Müslüman dünyaya moral inşa etmişti.
Erbakan ve Millî Görüş Hareketi bir taraftan “Önce ahlak ve maneviyat!” diyerek toplumun manevi değerlerini restore ederken öte yandan “İlim Çin’de de olsa ona talip olun. Çünkü ilim her Müslüman’a farzdır.” hadisinin buyruğuyla kevni ilimlerde de atağa geçerek ağır sanayi hamlesini başlatmıştı.
1.Biz tüzüklerle çarpışarak büyüdük kardeşim
Emrazı Zühreviye Hastanesi’ne kapatıldı anamız
Adıyla çalışan ermiş Sirkeci kadınlarındandır
Şeker atar hâlâ mazgallardan Cankurtaran’da
Acı Bacı’nın acı bilmez uçurtma çocuklarına
Yıl sonu müsamerelerine kimler çıkarılmaz?
2.Velhasıl onlar vurdu biz büyüdük kardeşim
Babamız dövüldü güllabici odunlarla tımarhanede
Acaba halk nedir diye düşünür arada işittiği
Dudullu’dan tâ Salacak’a koşarak alkışlayalım
Fazla babalarıyla dondurma yiyen çocukları
Hangi çocukların neye imrenmesi yalınayak şiirdir?
Ece Ayhan
Erbakan 1960 darbesi sonrasının tek parti dönemini andıran siyasi ikliminde İslam diyemediği için “millî görüş” demeye başlar ve artık rejimin kendisini dinleme ihtimaline karşı, konuştuğu her ortamda kısık sesle çalınan bir radyonun fonda olduğu döneme girilir.
Erbakan, Birinci Dünya Savaşı’nın sonucunda Müslüman dünyanın paramparça edilerek Türk milletinin asgari sınırlar olan Misak-ı Millî sınırlarına çekilmek durumunda kaldığı, yedi düvelle girilen savaştan ağır bir mağlubiyet yaşanarak çıkılmasının ardından kurulan yeni devletin Devrim Kanunları ile jakobenliğin her yol ve yönteminin denenerek insanların sindirildiği bir ortamda, halka bir yandan “Sultan Fatih’in torunları” olduğunu hatırlatıp diğer yandan Batı’yla cedelleşerek oluşturmaya çalıştığı siyasi iklimde Türk halkını taraf kılmaya çalışmıştır.
İstanbul’un Fethi’nin kutlama törenlerini her yıl görkemli bir şekilde seremoniye dönüştürerek millete moral kazandırmaya, yeni bir fetih dili üretmeye çalışan Erbakan, gittiği kasaba ve şehirlerde yapmış olduğu en cılız mitingleri bile görkemli kalabalıklar olarak nitelendirip retorik bir üstünlük kurmaya çaba göstermiştir.
Erbakan zaman zaman iflah olmaz bir romantik edasıyla hayaller kurmuş, hayallerini gerçekleştirmek için de fazlasıyla çaba göstermiştir. Erbakan’ı ve Millî Görüş Hareketi’ni yakından izleyen ve çalışmalarıyla bu alandaki pek çok boşluğu dolduran Fehmi Çalmuk, “Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce – İslamcılık” adlı kolektif çalışmada bu durumu, “Erbakan, Millî Görüş Hareketi bünyesinde hemen her alanda devlet kurumlarına yönelik alternatifler geliştirmeye önem vermiştir. Her alanda bir sivil toplum örgütü kurulmuştur: hukukçular, teknik elemanlar, mahallî idareler, sağlık, İslami ilimler, öğretmenler, müteahhitler, iş adamları, esnaf teşkilatı vd. Bu kuruluşların hepsi bir anlamda alternatif bakanlıklardır.” şeklinde ifade eder. (İletişim Yayınları 3. Baskı, 2011, İstanbul)
Necmettin Erbakan müesses rejimin elitlerini huylandırmıştır bir kere. Bülent Ecevit’in kurduğu 37. hükûmette (CHP-MSP Koalisyonu, Şubat 1974-Kasım 1974), Süleyman Demirel’in kurduğu 39. hükûmette (I. Milliyetçi Cephe, 3 Mart 1975-21 Haziran 1977), yine Süleyman Demirel’in kurduğu 41. hükûmette (II. Milliyetçi Cephe, 21 Temmuz 1977-5 Ocak 1978) kendisinin ve partisi MSP’nin yer alması ve başarılı bir program izleyerek Türkiye’yi heyecanlandıran projeler ortaya koyup gerçekleştirmesi bile bu elitleri tatmin etmez. Bir defa Erbakan’ın abdestinden şüpheye düşmüşlerdir. “Takunyalı mühendis”lerin yer aldığı MSP’li ilk hükûmet, Ecevit’in kaprisleri ve Kıbrıs müdahalesi nedeniyle yaklaşık 9 ay sürer.
Süleyman Demirel ve Necmettin Erbakan arasındaki kan uyuşmazlığı Milliyetçi Cephe hükûmetlerini uzun ömürlü kılmaz. İlk Milliyetçi Cephe hükûmeti, öncesinde ve sonrasında, Erbakan’ın en uzun ömürlü hükûmeti olarak 28 ay sürer. Bu dönem Erbakan’ın kafasındaki kalkınmacı modeli uygulamak için iyi bir fırsat olur. Kendisi ve partisi iktidar aygıtını, devleti, siyaseti inşa ve restorasyonda önemli tecrübeler elde eder.
Türkiye’nin hızla askerî bir darbe iklimine sürüklendiği 70’li yılların son seçimlerinden birinde, Nurcuların daha sonra sıkça benzerlerini göreceğimiz darbesiyle ilk defa MSP kadroları tanışır.
5 Haziran 1977 tarihindeki seçimlerinin öncesinde partinin Nurcu milletvekilleri, Erbakan’ı suçlayan bir dil kullanarak birer birer MSP’den istifa ettiler. Kurulduktan sonra girdiği ilk seçimde 48 milletvekili çıkartan Millî Görüş’ün ikinci partisi MSP, Nurcuların ilk komplosuyla ikinci seçimde ancak 24 milletvekili çıkartabilmiştir.
12 Eylül 1980 askerî darbesi ile tüm partilerin yaşadığı süreci MSP de yaşadı; önce faaliyetleri durduruldu, ardından da parti kapatıldı.
Siyasi yasaklı olan Necmettin Erbakan artık rejimin elitleri ile girdiği kavgada tecrübe kazanmıştı.
Refah Partisi 12 Eylül darbesinin karanlık günlerinde, 19 Temmuz 1983 tarihinde Ali Türkmen öncülüğünde Ali Vural, Abdurrahman Serdar, Mehmet Özyol, Zeki Büyüközer, Mehmet Reşit Emre, Mehmet Nuri Karaman, İsmet Sinan Kılıç, Ahmet Topaloğlu, Numan Kılıç, Adil Seyrek, Ahmet Küçükdere, Abdülkadir Şebik, Ahmet Tekdal, Ahmet Ertok, Rıza Ulucak, Mehmet Polat, Mustafa Koç, Abidin Çetin, Ali Rıza Ener, Kemal Yılmaz, Nuri Aksoy, Halil Meyvalı, Mehmet Özdemir, Osman Aslan, Oktay Yel, Osman Çolak, Muharrem Kuru, Ömer Lütfü Uzunözmen, Hasan Yıldız, Abdullah Aşağıpınar ve Numan Çoban tarafından kuruldu. Kurucuların tamamına yakınının veto edilmesi ve ardından yeni isimlerin bildirilmesi ile bir kısım isimlerin yine veto edilmesiyle Ahmet Tekdal’ın genel başkanlığında partinin kuruluşu ancak tamamlanmıştır. Bu arada vetoların maksadı hasıl olmuş ve 3 Kasım 1983 tarihinde yapılan genel seçimlere Refah Partisi girememiştir.
Refah Partisi girdiği bütün seçimlerde oylarını sistematik bir şekilde artırarak kendisi için konan %10 seçim barajını 1991 yılında yapılan seçimlerde, Milliyetçi Çalışma Partisi ve Islahatçı Demokrasi Partisi ile yaptığı seçim ittifakı ile aşmıştır.
Refah Partisi “Kürt-İslamcı” bir parti olmanın yanı sıra büyükşehirlerde çok ciddi sonuçlar almış, Türkiye’nin kalbi İstanbul’un en güçlü partisine dönüşmüştür.
Refah Partisi’nin büyükşehirlerdeki bu gücünü ilk olarak Bedrettin Dalan ve Celal Doğan dile getirmiştir. Cumhuriyet tarihinin en büyük siyasi “ray değişimi” 1994 yılında yaşandı ve Osmanlı’nın payitahtı İstanbul, Cumhuriyet’in kalbi Ankara, Selçuklu’nun diyarı Konya, Mezopotamya’nın ihtişamlı şehri Diyarbakır, Karadeniz’in tarihî ve kadim şehri Trabzon, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Beş Şehir”inden Erzurum, Refah Partisi tarafından kazanıldı. Başta Gaziantep gibi pek çok seçim bölgesi ya az bir farkla ya hileyle ya da bir kısım RP’li yöneticinin aymazlıklarıyla kaybedildi.
Türkiye ve müesses nizamın bütün aktörlerinin nutku tutulmuştu. Gaziantep RP’nin elinden hileyle alınmış, İstanbul ve Ankara alınmak istenirken Erbakan’ın, “Refah Partisi iktidara gelecek, adil düzen kurulacak. Sorun ne? Geçiş dönemi sert mi olacak, yumuşak mı olacak, kanlı mı olacak, kansız mı olacak, bu kelimeleri kullanmak bile istemiyorum amma, bunların terörizmi karşısında herkes gerçeği açıkça görsün diye bu kelimeleri kullanma mecburiyetini duyuyorum.” şeklindeki sözlerinin ardından Recep Tayyip Erdoğan ve Melih Gökçek ancak mazbatasını alabilmiştir.
İkinci siyasi deprem 1995 yılı genel seçimlerinde yaşanmış ve Refah Partisi bu seçimden birinci parti olarak çıkmış, “rejim partileri”nin tüm atraksiyonlarına rağmen RP’siz bütün ihtimaller denendikten sonra Necmettin Erbakan’ın başbakanlığında 54. hükûmet kurulmuştur.
Millî Nizam Partisi dışında hiçbir partisinin kurucusu olamayan Necmettin Erbakan’ın genel başkanı olduğu Refah Partisi iktidarda ve kendisi başbakan iken 16 Ocak 1998 tarihinde kapatılmıştır.
Refah Partisi’nin kapatılması ihtimaline karşın 17 Aralık 1997 tarihinde İsmail Alptekin ve 32 arkadaşı tarafından kurulan Fazilet Partisi, uzun süre yedek parti olarak kalmamış ve RP’li tüm milletvekillerinin katılımı ile önce TBMM’de grup kurmuş, kısa bir süre sonra da Recai Kutan’ın genel başkan seçilmesiyle siyasi arenada yerini almıştır.
Millî Görüş Hareketi’nin kimliksiz bir siyasi dil inşa eden partisi olan Fazilet Partisi kısa bir süre sonra 7 Mayıs 1999 tarihinde kapatılma davasıyla karşılaşmıştır.
Görev yaptığı dönemde Millî Görüş Hareketi’nin en önemli iki partisi için Anayasa Mahkemesine kapatma davası açan Vural Savaş, “ölümcül vuruşu”nun sonucunu ancak emekli olduğunda 22 Haziran 2001’de görebilmiştir.
Necmettin Erbakan’ın 4. partisi olan Fazilet Partisi, siyasi hayatımızda ancak 4 yıl varlık gösterebilmiştir. Millî Görüş Hareketi’nin en kısa ömürlü ikinci partisi olan Fazilet Partisi’nde, Hareket’in hiçbir partisinde yaşanmayan olaylar cereyan etmiş ve 14 Mayıs 2000 tarihinde yapılan Fazilet Partisi’nin ilk ve son kongresi, Necmettin Erbakan ve Recai Kutan ile Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ün rekabetine sahne olmuştur.
Her ikisi de rejimin hışmına uğramış olan yasaklı Necmettin Erbakan ve Recep Tayyip Erdoğan’ın uzun süren birliktelikleri, Fazilet Partisi’nin kapatılmasıyla sona ermiş; Erbakan 20 Temmuz 2001 tarihinde Hareketi’nin 5. partisi Saadet’i kurdurmuş; Recep Tayyip Erdoğan ise 14 Ağustos 2001’de Adalet ve Kalkınma Partisi’ni kurmuştur.
12 Eylül 1980 askerî darbesinde ve 28 Şubat Süreci’nde parçalanamayan Millî Görüş Hareketi bir kongre sürecinde ve partinin kapatılmasıyla birlikte yumuşak bir şekilde ikiye ayrılmıştır.
Recep Tayyip Erdoğan’ın liderlik ettiği Adalet ve Kalkınma Partisi; Ahmet Aktaş, Alaattin Büyükkaya, Ali Aydın Dumanoğlu, Ali Babacan, Ali İhsan Arslan, Ali Yüksel Kavuştu, Ayşe Böhürler, Ayşenur Kurtoğlu, Beyazıt Denizolgun, Binali Yıldırım, Burhan Kuzu, Bülent Gedikli, Cemal Kamacı, Ceyhun Yasemin Şimşek, Erdal Öner, Erol Oral, Fatih Recep Saraçoğlu, Fatma Bostan Ünsal, Güldal Akşit, Gürsoy Erol, H. Cüneyd Zapsu, Habibe Güner, Halil Caner Doğaneli, Halil Ürün, Haluk İpek, Hayati Yazıcı, İ. Mete Doğruer, İbrahim Reyhan Özal, İbrahim Çağlar, İdris Naim Şahin, İlhan Albayrak, İsmail Safi, İsmet Uçma, Lokman Ayva, M. Belma Sekmen Satır, M. Hilmi Güler, Mehmet Ali Bulut, Mehmet Aydın, Mehmet Özlek, Mehmet Sayım Tekelioğlu, Mehmet Yaşar Öztürk, Mevlüt Çavuşoğlu, Muammer Kakı, Muharrem Karslı, Muharrem Tozçöken, Murat Mercan, Mustafa Öztürk, Mustafa Ünal, Nazif Gürdoğan, Nimet Çubukçu, Nur Doğan Topaloğlu, Nuray Oral, Nurettin Canikli, Osman Nuri Filiz, Raşit Küçük, Reha Denemeç, Remziye Öztoprak, Sami Güçlü, Sema Karabıyık, Sema Ramazanoğlu, Serap Yahşi Yaşar, Süleyman Gündüz, Şaban Dişli, Tamer Özyeğitoğlu (Yiğit), Tayyar Altıkulaç, Yaşar Yakış ve Ziyaettin Yağcı tarafından kurulmuştur.
Millî Görüş partisi olmayan ama Millî Görüş kökenlilerin ağırlıkta olduğu isimler tarafından kurulan Ak Parti, 2002 yılında tek başına iktidar olarak Necmettin Erbakan’ın rüyalarını gerçekleştirmeye başlamıştır.
On binlerce belediye ve il genel meclisi üyesi, binlerce belediye başkanı, beş yüzü aşkın milletvekili, yüzlerce bakan, dört başbakan (Turgut Özal, Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu), üç cumhurbaşkanı (Turgut Özal, Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan) çıkartan Millî Görüş Hareketi’nin ana kollarıyla birlikte tali bir kolu daha oluşmuş, Saadet Partisi’nde yaşanan gerilimli bir kongre sonrasında istifa eden Numan Kurtulmuş’un genel başkanlığında; Abdulaziz Tantik, Abdulhamit Gül, Abdulkadir Kırmızı, Abdulkadir Özel, Abdullah Arar, Abdullah Uzun, Abdullatif Evin, Abdülbaki Mert, Ahmet Akçay, Ahmet Bakcan, Ahmet Bilgin, Ahmet Cemil Tunç, Ahmet Demircan, Ahmet Erdoğdu, Ahmet Feyzi İnceöz, Ahmet Gül, Ahmet Karavar, Ahmet Kuru, Ahmet Münir Yaşar, Ahmet Okur, Ahmet Sipahi, Ahmet Sünnetçioğlu, Akif Gürdoğan, Alaaddin Parlak, Ali Aktaş, Ali Öztürk, Alper Gencer, Arafat Salih Aydıner, Arif Calban, Aslan Polat, Atıf Özbey, Aydın Yardımcı, Ayhan Demir, Aynur Demiray, Bahri Zengin, Bahtiyar Aslan, Banu Atabay, Bekir Necati Şimşek, Beyhan Aslan, Birol Kiraz, Cafer Güneş, Cahit Başaran, Celal Kazdağlı, Cem Somel, Cengiz Çakmak, Cengiz Yücel Özek, Cevat Özkaya, Cezayir Ulukan, Çağrı Erhan, Çetin Yelken, Ebru Kurban, Ekrem Baki, Emine Arslan, Emine Uçak Erdoğan, Emre Bağce, Enis Başakın, Enüş Yaşar, Enver Bakırcı, Erdinç Yazıcı, Erol Dilaver, Erol Erdoğan, Erol Göka, Erol Pekcan, Ersan Erdoğan, Ethem Uludağ, Eyüp Kanar, Fethi Acar, Fikret Karabekmez, Filiz Kozan, Fuat Fidan, Furkan Torlak, Gönül Kafkas, Gülten Çelik, Hakan Poyraz, Halil Aydın, Halil İbrahim Karademir, Halil Yıldız, Halit Özel, Haluk Yavuzer, Haluk Zaim, Hasan Basri Aktan, Hasan Basri Sayı, Hasan Karaatli, Hasan Kaya, Hasan Tahsin Şengül, Hatice Aydın, Havva Karademir, Hayrettin Dilekcan, Hayrunnisa Kökbıyık, Hilmi Tanış, Himmet Reşit Ayhan, Hüsamettin Korkutata, Hüseyin Güleç, İbrahim Atıcı, İbrahim Bahar, İbrahim Durmaz, İbrahim Ertan Yülek, İbrahim Tenekeci, İlhami Güler, İlknur Karaaslan, İlyas Dönmez, İlyas Keskin, İrfan Gül, İrfan İlker Şanlı, İsmail Aydos, İsmail Karaduman, İsmail Küçükali, İsmail Zekai Kutan, İzzet Çelik, Kayhan Özdemir, Kazım Arslan, Kemal Albayrak, Kenan Altungök, Kenan Nuhut, Lütfü Esengün, M. Akif Ulusoy, M. Emin Aydın, M. Hayri Kırbaşoğlu, M. Kemal Şahin, Mahmure Boyalı, Mahmut Bilgiç, Mahmut Tandoğan, Maşallah Erkoç, Mehmet Akgül, Mehmet Batuk, Mehmet Bekaroğlu, Mehmet Güngör, Mehmet Kahraman, Mehmet Kayacan, Mehmet Sıddık Kara, Mehmet Timurağaoğlu, Miktad Şahin, Muhittin Bal, Mukadder Başeğmez, Murat Kacar, Murat Kargılı, Musa Akbal, Musa Demirci, Mustafa Alkayış, Mustafa Canbey, Mustafa Çetin, Mustafa Enesoğlu, Mustafa Namık Sinanoğlu, Mustafa Niyazi Yanmaz, Mustafa Özhüsrev, Mustafa Özkan, Mustafa Sinan Sungur, Mustafa Tekin, Mücahit Kanpolat, Mücahit Yanılmaz, Müfit Yüksel, Mükerrem Levent, Naci Terzi, Nazım Maviş, Nazır Cihangir İslam, Necati Atak, Necdet Kutsal, Necip Fazıl Kurt, Nedim İlci, Nevzat Kulaoğlu, Nevzat Sudaş, Nezahat Albay, Niyazi Güney, Niyazi Karagül, Nurettin Aktan, Orhan Akıllıoğlu, Orhan Şişman, Osman Aktı, Osman İbrahim Baş, Ömer Genç, Ömer Özmen, Ömer Topaloğlu, Ömer Vehbi Hatipoğlu, Özlem Urgancıoğlu, Rahaf İncetahtacı, Rahmi Korkmaz, Rasim Arslan, Refaiddin Şahin, Remzi Çakır, Rıza Yorulmaz, Sadık Kınıkoğlu, Saffet Topaktaş, Salih Kaçır, Saliha Sasa, Sami Dedeoğlu, Sedat Şenbay, Sefa Çöl, Selahattin Aydın, Selahattin Öztürk, Selami Yaşık, Semih Simitçi, Semra Ünsal, Serdar Akça, Serkan Acar, Serkan Yılmazer, Seyfullah Şahin, Sezen Karan, Sıtkı Abdullahoğlu, Sıtkı Cengil, Sıtkı Sayan, Sinan Hacınecipoğlu, Süleyman Bayraktar, Süleyman Danacı, Süleyman Metin Kalkan, Süleyman Pektaş, Şaban Şevli, Şahin Kılıçaslan, Şamil Tekir, Şefik Dursun, Şeref Malkoç, Tacettin Bilgin, Talha Kös, Teoman Kümbet, Teoman Rıza Güneri, Tuba Albayrak, Turhan Alçelik, Türker Saltabaş, Uğurhan Ergin, Ulya Sılay, Ümmet Kandoğan, Vahit Bıçak, Vehbi Kahveci, Veli Tolu, Yahya Coşkun, Yahya Çevik, Yaşar Buhan, Yaşar Yıldız, Yusuf Engin, Yusuf Tuna, Yusuf Türkmen, Zeki Kılıçaslan ve Ziynet Kır tarafından Halkın Sesi Partisi (HAS Parti) kurulmuştur.
Çok uzun ömürlü olamayan HAS Parti, 19 Eylül 2012 tarihinde AK Parti ile bütünleşmek amacıyla fesih kararı almıştır.
Fazilet Partisi’nin bölünmeye giden olaylı kongresinden sonra, Anayasa Mahkemesinin kapatma kararıyla “ayıpsız ayrılık” yaşayan Millî Görüş Hareketi’nin ana gövdesi Saadet Partisi olarak yola devam kararı almıştır.
Saadet Partisi, Recai Kutan’ın genel başkanlığında; Fethi Acar, Fehim Adak, Oya Akgönenç, Ali Akmaz, H. Olgun Akın, Mustafa Akkaş, Hasan Aksay, Tahir Akyürek, Turhan Alçelik, İsmail Alptekin, Necmettin Altay, Abdullah Arslan, Oğuzhan Asiltürk, Kazım Aslan, M. Kemal Ateş, Selami Ateş, İbrahim Atıcı, Doğan Aydan, Nezir Aydın, A. Sever Aydın, Necmettin Aydın, Cevat Ayhan, Mehmet Aykaç, Nimetullah Ayte, Enver Bakırcı, Mukadder Başeğmez, Mehmet Batuk, Muzaffer Baydar, Mehmet Bekaroğlu, Saffet Benli, Halis Bilge, Ahmet Bilgin, Yakup Budak, Yaşar Canbay, Veysel Candan, Sıtkı Cengil, İsmail Coşar, H. İbrahim Çamlıdere, Süleyman Çalışkan, Turgay Çekin, Ahmet Çelik, M. Zeki Çelik, Hilmi Tanış, Ahmet Demircan, Musa Demirci, Ahmet Derin, Hayrettin Dilekcan, Avni Doğan, Ahmet Doğan, Lütfi Doğan, Ahmet Dökülmez, D. Ali Düzenli, Ömer Faruk Ekinci, S. Arif Emre, Fethullah Erbaş, Fikret Erçoban, Hüseyin Erdal, Lütfü Esengün, Abdülillah Fırat, Zülfikâr Gazi, Mustafa Geçer, M. Yaşar Göçmen, Ali Gören, Fethi Görür, Sacit Günbey, Mete Gündoğan, Ali Güneri, T. Rıza Güneri, Cafer Güneş, Yasin Hatipoğlu, Ömer Vehbi Hatipoğlu, Cemalettin Hınıslıoğlu, Osman Hazer, Nedim İlci, A. Fevzi İnceöz, Cihangir İslam, Şerafettin Kabakçıoğlu, S. Metin Kalkan, Mustafa Kamalak, Fikret Karabekmez, Hüseyin Karagöz, Temel Karamollaoğlu, Ahmet Karavar, Ali İhsan Kenç, Şerafettin Kılıç, Mustafa Kıraç, Mikail Korkmaz, Zeki Korkusuz, Hüsamettin Korkutata, Alaattin Köksal, Mustafa Köylü, Fahrettin Kukaracı, Numan Kurtulmuş, Cemalettin Lafçı, Şeref Malkoç, Abdulhaluk Mutlu, Hüseyin Mutlu, Ali Oğuz, Musa Okçu, M. Zeki Okudan, Abdülkadir Öncel, Osman Nuri Gönen, H. Hüseyin Öz, Mustafa Hasan Öz, Mehmet Özalp, Tevfik Özalp, Abdullah Özbey, Tuncay Özgönen, Murtaza Özkanlı, Latif Öz-tek, Suat Pamukçu, Metin Perli, Aslan Polat, Muhammet Polat, Ali Sezal, İlhan Sungur, Ahmet Sünnetçioğlu, Şaban Şevli, Sabri Tekir, Naci Terzi, A. Kadir Timurağaoğlu, Abdullah Topçuoğlu, İsmet Toprak, Ziyaettin Tokar, A. Cemil Tunç, Rıza Ulucak, Ali Vural, Lütfi Yalman, Niyazi Yanmaz, Şinasi Yavuz, Şemun Yılmaz, Osman Yumakoğulları, Ertan Yülek, Mustafa Yünlüoğlu ve Bahri Zengin tarafından 20 Temmuz 2001 tarihinde kurulmuştur.
Millî Görüş Hareketi’nin dördüncü, Necmettin Erbakan’ın içinde olduğu ve Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan üçüncü partisi olan Fazilet’in siyasi terekesi böylelikle iki parçaya bölündü. Kurulduktan hemen sonra parlamentoda temsil edilen Saadet ve AK Parti 2002 yılı genel seçimlerinde taban tabana zıt sonuçlar aldılar. Saadet Partisi (%2,49 oy oranıyla) seçim barajını aşmaya bile yaklaşamazken AK Parti (%34,43 oy oranıyla) tek başına iktidar oldu.
Millî Görüş Hareketi’nin Cumhuriyet eleştirisi ve laikliğe çok sert itirazları rejimin elitleri tarafından sıkça cezalandırılmıştır. Millî Nizam Partisi (Kurucu Genel Başkan: Necmettin Erbakan), Millî Selamet Partisi (Kurucu Genel Başkan: Süleyman Arif Emre. Genel Başkan: Necmettin Erbakan), Refah Partisi (Kurucu Genel Başkan: Ali Türkmen. İlk Genel Başkan: Ahmet Tekdal. Son Genel Başkan: Necmettin Erbakan), Fazilet Partisi (İlk Genel Başkan: İsmail Alptekin. Son Genel Başkan: Recai Kutan), Saadet Partisi (İlk Genel Başkan: Recai Kutan ardından Necmettin Erbakan, sonra yeniden Recai Kutan, Numan Kurtulmuş ve Mustafa Kamalak), Adalet ve Kalkınma Partisi (Kurucu ve İlk Genel Başkan: Recep Tayyip Erdoğan ardından Ahmet Davutoğlu), Halkın Sesi Partisi (Kurucu Genel Başkan: Numan Kurtulmuş) gibi bu Hareket’ten beslenen ve İslami referanslarla siyaset dili tahkim etmeye çalışan siyasetçilerin tamamı bu cezalandırmadan az veya çok nasibini almıştır.
MSP’nin önde gelen 33 yöneticisi, 12 Eylül darbecileri tarafından yargılanmış, uzun hapis sürecinden sonra başta Necmettin Erbakan ve partinin ileri gelenleri beraat etmiştir. 28 Şubat Süreci’nde ise Necmettin Erbakan ve Recep Tayyip Erdoğan ağır cezalarla karşı karşıya kalmıştır.
Millî Görüş mensuplarının kurmuş olduğu toplam 8 partiden biri -HAS Parti- AK Parti’yle bütünleşmek için kendini feshetmiş, üç parti (Millî Nizam, Refah ve Fazilet) Anayasa Mahkemesi tarafından, biri (Millî Selamet Partisi) 12 Eylül darbecileri tarafından kapatılmış, Adalet ve Kalkınma Partisi ise iktidarda iken Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmak istenmiş, “rejimin bekçilerinin” giyotininden son anda ancak kıl payı kurtulabilmiştir.
AK Parti tarafından yapılan düzenlemelerle partilerin kapatılmasının geçmişe kıyasla daha zorlaştırılması sayesinde, şimdilik Millî Görüş mensuplarının kurdukları AK Parti ve Saadet Partisi mevcudiyetini sürdürebilmektedir.
Yakın siyasi hayatımızın en çalkantılı dönemi, ülkenin İngiliz sömürge anlayışı ile idare edilmeye çalışıldığı 60 sonrasında, Batıcı elitlerle dindar ahaliyi temsil eden Millî Görüş Hareketi’nin mensupları arasında yaşanmıştır.
Babamın Millî Selamet Partisi Kilis Teşkilatının kurucuları arasında yer almasından dolayı bu Hareket’le aramdaki gönül bağı uzun bir geçmişe dayanmaktadır.
Bir kasaba ikliminde siyasi rekabetin yol açtığı çalkantıları bire bir yaşayan biri olarak, Millî Görüş Hareketi’nin hangi zorluklara muhatap olduğunu ilk elden gözlemledim.
Bir Anadolu kasabasında dahi müesses nizamdan beslenen ve sırtını ona dayayanlarla, olan bitene farklı ve kısmen de aykırı bir bakış geliştirmeye çalışan Millî Görüş Hareketi mensuplarının arasındaki rekabet ve yer yer çatışma, Türkiye’nin genel istikametinden vareste olmamıştır.
Sakallı bir insandan mühendis olamayacağı inancını taşıyan Anadolu insanının makûs talihini yenmek için ilginç bir şekilde “takunyalı mühendisler” canhıraş bir çaba göstermişlerdir. Dindar teknokratların başlattığı Millî Görüş Hareketi, elde ettiği tüm belediyelerde insanüstü bir gayret göstererek dindarların neler yapabileceğini Anadolu insanına göstermeye çalışmıştır. Dört koalisyon hükûmetinde yer alan Millî Görüş Hareketi, aynı zamanda, beş defa da tek başına iktidar olarak önce Türk halkı önünde ardından da küresel ölçekte iddia sahibi olmuştur.
Kahraman Emmioğlu’nun adını ben ilk defa Bahri Zengin’den duymuştum. Refah Partisi’nin Gaziantep il yönetiminin “ağır topları”, büyükşehir belediye başkanlığı için “ağır top” bir isim arıyorlardı.
Millî Görüş Hareketi’nin önemli bir “teknokratı”, Refah Partisi’nin İstanbul kurucu il başkanı Kahraman Emmioğlu 1994 yılında Gaziantep’ten büyükşehir belediye başkan adayı olduğunda kimse onun seçim kazanma ihtimalini gerçekçi görmüyordu.
Bu satırların yazarı da…
Kahraman Emmioğlu’nun Gaziantep büyükşehir belediye başkanlığına aday olduğu 1994 yılında bendeniz de Gökyüzü Yayın Grubunda görev yapıyordum.
Bütün şehrin favori başkan adayı Celal Doğan’dı.
1977 yılında yapılan genel seçimler öncesinde CHP Gaziantep İl Örgütünün ön seçiminde Ekrem Çetin’in ardından ikinci olan Celal Doğan, “Rakibim Refah!” demişti.
Bendenize hedef şaşırtma olarak gözüken bu siyasi öngörü, merkez partiler olan ANAP ve Doğru Yol partilerinin adaylarının performanslarıyla kısa zamanda bir öngörü olmaktan çıkmıştı.
Kahraman Emmioğlu’nun kulvar dışı bir siyasetçi olduğunu “Hint hacısıyım.” demesiyle fark etmiştim.
Zorlu geçen 1994 yılı seçimlerinde en büyük dezavantajı il örgütüne yeterince hâkim olamayışıydı.
Seçimleri “Gökyüzü” gazetesinde şöyle özetlemiştim:
Kahraman Emmioğu ve Mehmet Bedri İncetahtacı; Mehmet Bozgeyik’e seçim kazandırdı. Mehmet Bozgeyik; Kahraman Emmioğlu ve Mehmet Bedri İncetahtacı’ya seçim kaybettirdi.
Kahraman Emmioğlu, ilginç bir şekilde, Necmettin Erbakan ve Recep Tayyip Erdoğan’ın zihin dünyasında daha çok bir teknokrat olarak yer almıştır.
MSP’nin koalisyon ortağı olduğu üç hükûmette önemli görevlerde bulunan Emmioğlu, İstanbul’da Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk genel sekreteri olarak görev yapmıştır.
Sesini bulamayan, hak ettiği değeri görmeyen Emmioğlu’ndan Gaziantep ve Türk siyaseti yeterince istifade edememiştir.
Bunda Kahraman Emmioğlu’nun sert fıtratı ve doğruları söyleme biçimi rol almışsa da “iltifata tabi olan marifet” yeterince ortaya çıkartılamamıştır.
Bir gönül ehli olan Emmioğlu, aslında göründüğünden de çelebi bir fıtrata sahip, içindeki çocuğu büyütememiş derviş meşrep bir mühendistir.
Duygusal, tepkisel, zaman zaman reaksiyoner hareket eden ancak sabırlı bir karaktere sahip Kahraman Emmioğlu’nun gönül dilinden söylediklerinden bir nehir söyleşi kitabı hazırlamaya çalıştık.