Buch lesen: «Susamış Geceler»
Takdim
Canseyit TÜYMEBAYEV
Kazakistan Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi
HAYATI ŞİİR GİBİDİR
Sanatın en büyüğü, şüphesiz söz sanatıdır. Söz sanatının en yüksek zirvesi ise, şiirdir. Güzel bir şiir nağme gibidir. Belli bir konuyla sınırlı kalmaz. Topyekûn insan hayatını ve in sanın iç dünyasını ihtiva eder. Duyguların tercümanlığını yapar. Düşüncelere canlılık katar. İşte hepimiz bu şiir dünyasıyla büyüdük. Ter ü taze duyguları ifade edebilmek için şiirlere sarıldık. Dedelerimizin destansı hayatlarını şiirlerin büyülü satırlarında okuduk. Sözün gücü, beyanın kuvveti şiirlerde saklı olduğuna kanaat getirdik. Dolayısıyla söz ustaları olan şairlere, ozanlara, aşıklara hayranla baktık, heyecanla dinledik… ve hayatı bir şiir gibi algıladık…
Kazak edebiyatında şiir önemli bir yere sahiptir. Şairler de toplum içerisinde büyük bir rol oynarlar. Gelişen toplulukların şairlerini önemsedikleri gibi. Bundan dolayı Kazak atasözünde “Gelişen ülkenin valisi şairini arar, düşen ülkenin şairi valisini arar” denerek ülkenin, topluluğun gelişmesini, büyümesini, kalkınmasını şairine, ozanına, aşığına, yani aydınına bağlar. Zira, tarihimizde eğer altın devirlerimiz olmuşsa, o dönemin şairlerine, aydınlarına önem verdiklerinden dolayı, sözü dinlenir olduğundan dolayı olmuştur.
Yazarların, düşünce insanların yaşadığı ortamlar daha da değerlidir. Gelişmek için yön verirler, gerçeklerin unutulmaması için hatırlatırlar, uyku halinden toplumu kurtarmaya çaba sarf ederler. Bundan dolayı Kazak halkı Mahambet, Süyinbay, Maykı Bi gibi ozanlara, Abay, Mağcan, Kasım, Mukagali gibi şairlere her zaman sahip çıkmıştır.
Günümüzde zamanı doğru okuyabilen, toplumun maruz kaldığı sorunları doğru teşhis edebilen ve böylece farklı bir dille, farklı bir üslupla halkına hitap eden yazarlarımız var. Şiirleriyle duyguların bamteline dokunabilen, engin hisleriyle varlığını hissettiren, derin düşünceleriyle halkını yönlendirebilen, ama aynı zamanda içinde barındırdığı tüm varidatlarıyla, tazelikleriyle adeta bir cemre gibi düşen şairlerimiz de var. İşte o şairlerden biri Kazak edebiyatında önemli bir yere sahip olan, saygın edebiyatçı olarak bilinen Nurlan Orazalin’dir.
Büyük şair, meşhur oyun yazarı ve usta gazeteci-yazar olan Nurlan Orazalin toplumsal hayatta aktif rol alan mümtaz bir şahsiyettir. Uzun zamandır Kazakistan Yazarlar Birliği’nin başkanlık görevini üstlenerek yeni bir yazar-şair kuşağının yetiştirilmesinde büyük katkı sağlamaktadır. Devletin çeşitli idari işlerini yürüterek Kazak kültür ve sanat dünyasına hizmet etmektedir.
O, bağımsızlığın kazanılması yolunda mücadele vererek bağımsızlıktan sonraki dönemde de çok önemli çalışmalara imza attı. Hayatı boyunca edebiyata hizmet ederek, en yüksek platformlarda, uluslararası kürsülerde edebiyatın ve düşüncenin öneminden her zaman söz ederek sahip çıktı. En zor günlerde, en amansız anlarda bile halkın en değerli mirası olan söz sanatının bayrağını dalgalandırmak için çaba sarf etmektedir.
Şair Nurlan Orazalin, kaleme aldığı şiirleri gibi özgündür. Hayatı şiir gibidir, şiirleri de hayatının birer fragmanıdır. Hayatı ne kadar temizse, şiirleri de o kadar tazedir.
Bu sene Kazak halkı Anadolu kardeşleriyle birlikte Kazakistan’ın Bağımsızlığının 25.Yıldönümü kutlamaktadır. Böyle tarihi bir dönemde şairimizin eseri Türk dilinde okurlarına sunulması da büyük bir olaydır. Değerli şairimizin “Susamış Geceler” adlı eserini Türkiye Türkçesine aktaran Malik OTARBAYEV’e, kitabı yayına hazırlayan Avrasya Yazarlar Birliği’nin “BENGÜ” Yayınevine teşekkürlerimi sunar, okurlarımızın başucu eseri olmasını temenni ederim.
Takdim
Yakup ÖMEROĞLU
Avrasya Yazarlar Birliği Genel Başkanı
Kazak şiiri, Türk Dünyasının kültür ve sanatının önemli bir parçasıdır. Ayrıca hem kapsamlı hem de çeşitli boyutları olan zengin bir sanat türüdür. Özellikle, saf bir düşünce ile duygu temelinde oluşan, coşkun, ilhamla dolu olan lirik şiir türünün yeri pek büyüktür.
Günümüzün Kazak şiirinde bu bağlamda büyük emek sarf eden şairlerden biri, şüphesiz Nurlan Orazalin’dir. Şair, kültür ve sanat dünyasına 70.yıllarda atılarak sistematik bir şekilde Kazak lirik şiirin gelişmesine büyük katkı sağlamaktadır. Şairliği de böyle gelişti. Onun eserlerinde coşkulu, lirik duygular ile dramatik olaylardan oluşan hayat felsefesi adeta fışkırmaktadır. Sadece düşünce ile duygu mücadelesi değil, yürek ile ruhun ahengi duyulmaktadır.
Şair Nurlan Orazalin’in şiirlerinde gönül dünyasına ait olan iniş ile çıkışları, derin sırları hissetmek mümkündür. Düşüncesiyle yaka paça olan, tepesinde yıldırım çakan, duyguları titreyen şairin iç dünyasında korlar yanmaktadır sanki. Her şeye rağmen o, dünya hayatına gerçek gözüyle bakmak ister, seyretmeye kalkar. Böylece insanın ismine hitap etmeden toplumu karşısına alır. Bu şekilde şiir yazabilmek için sadece kabiliyetle yetinmemek gerekir, ona ayrıca eğitim, feraset, hassasiyet ve analize edebilen dimağ lazımdır.
O, hayatı boyunca sorumluluğu omuzlarından bırakmayan, idari işleri yürüten vatansever bir zattır. Yani her zaman toplum içinde aktif rol oynayan aksiyon bir insandır. Halkının ihtiyacını hissedebilen yapıya sahiptir. Bundan dolayı o, Bağımsızlık kavramını milletin ruhunu yükselten, yolunu açan, geleceğe doğru imkanları sunan büyük bir olay olarak algılamaktadır. Bu kavramla ilelebet yaşayabilmek için halka hizmet etmek, milli ruhu yükseltmek gerektiğini idrak etmiştir. Çünkü o da, birçok dost şairleri gibi derin sulardan, yüksek tepelerden geçti. İşte bu ruhu onun eşsiz şiirlerinde görmek mümkündür.
Halkı anlayabilmek, düşünce dünyasını kavrayabilmek, hissiyatını kabul edebilmek kolay değildir. Şair Nurlan Orazalin düşünce yapısıyla erginlik çağına erkenden uyandı, gençliğin tertemiz döneminden itibaren hayatın gerçeğini, halkın düşüncesi ile duygusunu kavrayabildi. Onun gençlik döneminde yazdığı şiirleri birer resim gibi o günlerin, hatta o anların hissiyatını taşımaktadır bugünlere. Doğayı bile resmederken güzelliğin peşinde olduğunu, güzellikle hayata renk katabileceğine inanmaktadır. Bu ise, kolay iş değildir, her babayiğidin karı değil. Zaten, şair olmak bu açıdan büyük sorumluluk gerektirir değil midir…
Nurlan Orazalin’in eserleri hakkında Cengiz Aytmatov, Tumanbay Moldagaliyev, Bakıtcan Maytanov, Esenbay Düsenbayulı, Saylaubek Cumabek gibi edebiyatçı yazar ve şairler birçok eleştiri yazılar kaleme almışlardı. Tüm bu yazılan yazılarda şairin lirik yanından bahsederler bol bol. Onun gerçekçi huyundan, hakikat peşinde olan gönlünden hoşnut duyarlar. Özellikle, Cengiz Aytmatov onun hakkında şöyle der: “Zamanın sırrını anlayan, hatta o sırrın ne olduğunu okuruna gösterebilen şairdir o; öyle ki, onun düşüncesinde öfke saklıdır, öfkede ise şairin hiç sönmeyen alevi vardır… Şair sevinirse, gerçekten sevinir. Hüzün duyarsa da, gerçek hüzün duyar. İşte Nurlan Orazalin’in şiirlerindeki lirik kahramanların iç dünyasındaki değişimler sınır tanımaz, insanlık düzeyine yükselir. Şair gök yüzüyle dertleşse de, toprakla konuşmaya kalksa da, okurunu o sohbetin içine katar. İşte bu hissiyatı yaşatır…”
Evet, Nurlan Orazalin, insan ruhunun hatibidir. Onun tek hayali vardır, ruhun tazeliği ile sağlamlığıdır. O, gerçek bir söz ustasıdır. Elinizdeki eserin edebî çevirisi Ataman Kalebozan tarafından yapılmıştır. Çevirmene ve tüm emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
ANLA
Anla beni
Yağmur yağmur gençliğim
Karların özlediği hırçın temmuzum ben
Çocukken terk edilen kimsesiz türkü
Sabah yeline kavuşamayan gece
Bir daha geri dönmeyecek bulutum ben.
Yıl
altmışım
ben…
Anla beni
Asumandan kaçan yıldız
Kirpiğe salınmış üzgün damlayım ben
İlk orda gördüğüm yalnızlık
Dizelerini unutmuş bir şiir
Hüzünlerini kaybetmiş bir güzüm ben.
Mahambet’im
Abay’ım
ben…
(Kasım 1968)
ANNE
Ay bu gece hilalken…
Sustuğun sözlerde
Dizimdeki yara izinde
Bitmesin hiç dediğim horoz şekerinde
Anılara akların düştüğü yerdeyim anne
Ay bu gece burdayken…
Ellerin sıcağında
Geçmişin sadağında
Suların çekildiği salıncaklarda
Kınaların solduğu yerdeyim anne
Ay bu gece de varken….
Güzlerin ayazında
Efsaneler ocağında
Eylülün hazanında
Oyaların yandığı yerdeyim anne
Ay ne var ne yokken…
Unuttuğun gülüşte
Çeyizindeki dantelde
Yaralandığın yürekte
Saçlarıma sindiğin yerdeyim anne
Ay aylığını yapmışken…
Düşüp de kaldığım
Kalıp da ağladığım
Ağlayıp da susturamadığım
Sensizliğimdeyim anne
Ay çoktan gitti
Korkuyorum gel anne.
(Ekim 1965)
İYİ GECELER DURAĞINDA
Gidilmeyen yolda iz oldun
Kırılmayan kalplerde kördüğüm oldun
Bir varmış
Bir de yokmuş oldun
İyi geceler durağında sardım da ruhumun hicranını
Yüreğimde sen ağlamadın çok şükür
Hisli bir beyaz kuğu oldun
Hey gidi hey günlerim oldun
Dönüşü olmayan o an oldun
İyi geceler durağına bıraktım da hazanı
Yüreğimde sen ağlamadın çok şükür
İlhamsız şiirin sözü oldun
Titreyen gönlümün teli oldun
İyi geceler durağına bıraktım da Leyla ile Mecnun’u
Yüreğimde sen ağlamadın çok şükür
(Mart 1967)
Der kostenlose Auszug ist beendet.