Nur auf LitRes lesen

Das Buch kann nicht als Datei heruntergeladen werden, kann aber in unserer App oder online auf der Website gelesen werden.

Buch lesen: «Yeni bir hayat»

Schriftart:

Bu kitabın yazarı…

Birazdan okuyacağınız satırların yazarı aslında bir Tıp Doktoru iken bu mesleği dokuz yıl yaparak bırakmış ama diplomasını duvarından indirmemiştir. Asla ve asla “Doktorluk ideal mesleğim değildi bıraktım ama şimdi ne halt yiyeceğim?” diye hiç düşünmedi.

Doktorluk mesleğini icra ederken Tıp ile yakından uzaktan alakası olmayan liderlik, takım çalışması, iletişim becerileri, satış ve pazarlama gibi konularda eğitimler vererek alnının teri ile kendine yeni bir meslek daha edindi; Eğitmen ve Danışman.

Tabi azimli bir adam olduğu ve sürekli yenilik aradığı için Doktorluk mesleği ile birlikte yürüttüğü bu yeni işi de kesmedi onu. Tam yeşil pasaport almaya hak kazanmışken Devlet Memurluğu’ndan istifa etti ve Türkiye’nin sayılı özel hastanelerinden birinde Pazarlama ve Operasyon Müdürü olarak Tıp Fakültesinde öğrendiği (!) pazarlama tekniklerini özel sağlık sektörüne taşımak için üç yıl çaba gösterdi. Yeni bir mesleği daha olmuştu; Profesyonel Yönetici.

Bu arada profesyonel yöneticilik yaptığı üç yıllık süre içinde yine rahat duramadı. İlk kitabı “Kot Pantolonlu Yönetici”yi yazdı. Kitap yazmak hoşuna gitti, duramadı bu kitaba kadar sekiz kitap daha yazdı. Reklam olmasın diye burada adlarını vermiyoruz. İsteyen google’dan arayarak bulabilir.

Mutlu muydu? Hayır… Huzurlu muydu? Hayır…

Ama ne yapsın ki o güne kadar devletten ya da son çalıştığı özel şirketten her ayın aynı günü düzenli bir maaş hesabına yatıyordu. Bu garantiyi bırakmak kolay değildi. Zaten devlet memurluğundan istifa ederek, doktorluk yapmayı bırakarak fazla risk almıştı(mı?). Üç yıl içinde bağlı olduğu Genel Müdürlük makamına dört farklı kişi atanmıştı. Bu değişikliklerin sonuncusunda yeni Genel Müdür nedense yazarımızı sevmedi. Bugün “mobbing” olarak tanımlanan şahane strateji ve taktikler uyguladı ve nihayetinde altıncı ayın sonunda bir 2002 Aralık ayının bir günü işten atıldı. Doktor, Eğitmen ve Danışman, Profesyonel Yönetici ve son olarak İşsiz…

“Ne yapacağım?” diye çok düşündü sanmayın. Zaten yöneticilik de umduğu gibi çıkmamıştı. Yazarımız hemen ikinci mesleği eğitim ve danışmanlığa ağırlık verdi. İyi ki de verdi. Bu işten çok güzel maddi kazançlar elde etti.

Haaa bu arada unuttum yazarımız profesyonel yönetici iken Ankara’da Radyo ODTÜ’de ve İstanbul TRT2 Televizyonunda “Şeytanın Avukatı” adlı programları yaparak medya dünyasına adım atmıştı. Eğitim ve danışmanlık ile beraber radyo ve televizyon programlarına devam etti. Olan olmuştu işte. Yazarımız hayal ettiği mesleği bulmuştu; Yapımcılık.

Program yapmak için gittiği bir özel televizyon kanalının yönetim kurulu başkanı ona iş teklif etti. Dedi ki “Gel benimle çalış. Benim danışmanım ol. Kanal yeniden yapılanıyor sen de yeni programlardan sorumlu olursun yeni projelere sen karar verirsin.” Yazarımız “Çok teşekkür ederim beni mutlu ettiniz ama ben biraz düşüneyim” dedi. Yönetim kurulu başkanı ise “Ne düşüneceksin gel işte sana çok önemli bir fırsat sunuyorum” dedi. Yazarımız kabul etti. Hem eğitim ve danışmanlığa devam etti hem de profesyonel televizyon kanal yöneticiliği işine başladı. Başlar başlamaz kanal bir talk show programı istedi. Yazarımız televizyoncu olarak bu konuda yetenekler araştırırken bir gün karşısına bir üniversitenin tiyatro bölümünü bir yıl önce bitirmiş neredeyse ümidini yitirmek üzere olan genç bir delikanlı geldi. Delikanlı gerçekten komikti. Nedense İstanbul’daki tüm yapımcılara gitmiş ama kimse yüzüne bakmamıştı. Yazarımız kolları sıvadı. Bu delikanlı da ışık vardı. O Türkiye’de çok tanınan bir komedyen olacaktı buna inanıyordu. Genç komedyen için birçok demo program çekti. Bunların bir kısmı içine sinmedi, bir kısmı da yönetimde kabul görmedi. Yazarımız gencin büyük yetenek olduğunu biliyordu. Yönetim üzerinde tüm baskısını kurarak nihayet altı ayın sonunda 31 Aralık 2003 yılı yılbaşı gecesi komedyenin komedi programı yayınlandı. Ama hiç destek gelmediği için prodüksiyon içlerine sinmemişti. Ertesi hafta programı yayından kaldırdılar. Zaten 2002 Aralık ayının son haftası televizyon kanalındaki işinden de atılmıştı yazarımız. Yine işsizdi. Tesadüf mü başka bir şey mi iki yıl üst üste yeni yıl öncesi işten atılıyordu. Morali bozulmasın diye bunu genç komedyene söylememişti. Ama program kaldırılıp o da atılınca söyledi. Komedyenle birlikte yol almaya karar verdiler. Bu arada yazarımız şöyle de bir karar almıştı “Allah yardım ederse bir daha beni işten atabilecekleri bir işte çalışmayacağım.” Allah yardım etti. Yazarımız o günden sonra işten hiç atılmadı. İşten atılmadı ancak battı, yani iflas etti sayılır. Son satırda onu da anlatacağım.

Genç komedyen ve yazarımız birlikte yürümeye başladılar. Yazarımız eğitim ve danışmanlığa devam ediyor, diğer taraftan da çok sevdiği yapımcılık işi için kanallarla görüşüyordu. Bu çabalar sonuç verdi yaklaşık on ay sonra komedyenimiz atıldığı kanalda başka bir programa başlamıştı. İşte bir dönüm noktası daha, yeni bir meslek daha edinmişti yazarımız; Yapımcılık. Doktor, Eğitmen ve Danışman, Profesyonel Yönetici ve Yapımcı…

Komedyenin yeni programı çok sevildi. Ve kısa sürede komedyen Türkiye’nin çok tanıdığı ve sevdiği ve çok para kazanan ünlülerinden biri olmuştu. Yazarımız da artık nihai mesleğine karar vermişti; yapımcılık. Yazarımız bundan sonra yoluna yapımcı kimliği ile devam edecekti. Çünkü bu işi çok seviyordu. Hayalleri gerçeğe dönüştüren, sürekli kendini yenileyen, yeni proje ve fikirler üretmeye açık bir meslek. Eğitim ve danışmanlık işini de azaltarak terk etti yazarımız. Sadece ve sadece televizyon yapımcılığı ile uğraşıyordu. Artık kitap da yazmıyordu. Güzel televizyon programlarına imza attı. Sonra sıra sinemaya geldi. Yapımcımız televizyon ile birlikte sinema filmi yapımcılığına da başladı. Hayalleri gerçek olmuştu. Sevdiği bir işi yapıyor, düş kurup onları hayata geçiriyor ve para da kazanıyordu. Bunlar tesadüf müydü? Hayır. Yazarımız biliyordu hayatta tesadüf diye bir şey yoktu. Azimle çalıştı, yapımcı olarak beş adet sinema filmine imza attı. Bunlardan ikisinin de senaryosunu yazmıştı.

Hayatının sonuna kadar yapacağı meslek yapımcılıktı. Ne yapıp edip bu işi çok iyi yapacaktı. Ancak arkasında hayatını kazanabileceği dört meslek daha bırakmıştı; Doktorluk, Danışmanlık, Profesyonel Yöneticilik ve Yazarlık.

Yazarımız beşinci filmini ilk kez finansör almadan, kendi parası, kredi ve borçla yaptı. Yaptı ancak battı. Film yatırılmış olan 2.5 milyon TL’yi karşılayamadı ve 2 milyon TL zarar etti.

Yazarımız iflas edip borç batağına saplandığına için artık yapımcılık işinden vazgeçmeliydi. Çünkü becerememişti. Hayır, öyle yapmadı. Yazarımız şu anda altıncı filminin çekim hazırlıklarını bitirmiş durumda. Yedinci filmin de senaryosunu yazdı arkasından onu hayata geçirecek. Kazanacağı paralarla borçlarını ödeyecek ve yeni proje hayallerine dalacak.

Bu arada genç komedyen ne oldu diye merak edeniniz varsa. O yoluna şöhretler kategorisinde devam ediyor. Yazarımız onunla yolunu ayırdı. Her iki tarafın huzuru için gereken buydu çünkü. Bu arada bu inişli çıkışlı iş hayatında gerçek dostlarını tanıdı, şükretmenin önemini, vazgeçmeden hedefine yürümenin kıymetini tekrar anladı.

Yazarla ilgili bunca şeyi neden yazdım diye düşünebilirsiniz. Yazdım, çünkü kendimi yazdım. Kitapta anlattığım, yazdığım önerdiğim birçok şeyi kendi hayatımda yaşadım. Hala da yeni şeyler öğreniyor ve yaşıyorum. Okuyacağınız satırlar daha önce “Kendine Yeni Bir hayat Ismarla” ve “Hayallerindeki Gibi Yaşa” adlı kitaplarımdan seçilmiş ve yenilenmiş yazılarından oluşan bir deneyim demetidir. Yazdığım hiçbir şey boş öneri veya reçete değildir, hayatın tam içinden gelen deneyimlerdir.

Sevgilerle
Murat TOKTAMIŞOĞLU
Göktürk/İstanbul 2012 Ekim

47 yılda bana iyilik gösterip mutlu eden ve kötülük yaparak ders almamı sağlayan tüm tanıdıklarıma…

Annem ve babama…

Karım Banu ve bir tanecik oğlumuz BERK TUNA’ya…

ISMARLAMA HAYAT İÇİN KÜÇÜK BİR TEST…

Bu test hayatınızı kendi istediğiniz şekilde mi yaşadığınızı, yoksa standart, çoğunluğun yaşadığı vasat bir şekilde mi yaşadığınızı ortaya koyacaktır.

Hiçbir şey için geç kalmış sayılmazsınız. Hayatınızı sıra dışı yapabilir, ısmarlama bir hayat yaşayabilirsiniz. Bunun için ilk adımı atmanız yeterli olacaktır. Kendinize yeni bir hayat ısmarlayın. Sadece karar verin ve yapın.

Testte yer alan her madde için EVET veya HAYIR diye cevap verin. Testi bitirince EVET’lerinizin toplamını bulun bakalım ne çıkacak?

1. Hayatımda net bir amaç ve hedeflere sahibim.

2. Kendimi sürekli başarılı ve mutlu olarak düşünürüm.

3. Kendimi iyi tanır, zayıf ve güçlü yönlerimi bilirim.

4. Kendime karşı dürüstüm.

5. Ne istediğimi, onu neden istediğimi, gerçekten isteyip istemediğimi iyi bilirim.

6. Bir karar alırken “gerçekten yapmak istediğim bu mu?” diye kendime sorarım.

7. Umudumu ve cesaretimi kolay kaybetmem, düşlerimden kolay vazgeçmem.

8. Küçük değil, büyük düşünürüm, ancak hedeflerime küçük adımlarla ulaşabileceğimi de unutmam.

9. “Neden olmaz” değil, “Nasıl olur” düşünce yapısı bana daha yakındır.

10. Her sabah güne enerjik, mutlu, heyecanlı başarırım.

11. Her gün kendime defalarca “mükemmel hissediyorum” diye konuşurum.

12. Sorunlara değil, çözümlere odaklanırım.

13. Mazeretler, bahaneler değil sonuç üretirim.

14. Düşleri olmayanın geleceği de olmaz. Hayallerimin öldürülmelerine izin vermem, heyecanımı, hayallerimi yok etmek isteyenlerden uzaklaşırım.

15. Hayatımı sıra dışı kılmaya çalışır vasatlıktan kaçınırım.

16. Herkes gibi değil, kendim gibi olmaya çalışırım.

17. Başarı büyük düşünmekle gelir. Büyük düşünür, fakat gerçekçiliği de elden bırakmam.

18. Nelerden vazgeçebileceğimi nelerden vazgeçmeyeceğimi iyi bilirim.

19. Ne kadar yaşadığım değil, nasıl yaşadığım önemlidir.

20. Korkularımdan başka bir şeyden korkmam. Beni engelleyecek tek şeyin yine kendim olduğunu bilirim.

21. Hatalarımı sever, yanlışlardan öğrenirim. Hatalarımı beni geliştiren fırsatlar olarak görürüm 22. Planlarımı gerçekleştirme yolunda her zaman için alternatiflerim vardır. Planlarım işlemiyorsa onları değiştirir, esnerim.

23. Kendime güvenirim. Tutkularım, heyecanlarım ve hedeflerim açısından megalomanım.

24. Değişimi sürekli kılar, değişim zorunlu olmadan değişirim. Zor olanın değişmek değil, değişme kararı almak olduğunun farkındayım.

25. Yüreğimin sesini sık sık dinler, sezgilerime, iç sesime kulak veririm. Bir insanın fırsatları yakalamasını sağlayan şeyin görmek değil, hissetmek olduğunu bilirim..

26. Çocuk ruhumu kaybetmedim. İçimdeki çocuğu her zaman canlı ve enerjik tutarım.

27. Hayatta aradığım ve beklediğim şeyleri önce kendimde yanı başımda ararım.

28. Mutlu edilmeyi beklemem. Mutluluğun insanın içinden geldiğini biliyorum.

29. Mutlu olmak için büyük nedenler aramam. Sevdiklerimle beraber olabilmek, nefes alıyor olabilmek gibi küçük gözüken şeyler bile benim için büyük mutluluktur.

30. Bugünü anlar ve bugünü yaşarım. Bugünü ıskalamam, hayatı ertelemem.

31. “Keşke”siz, “Eğer”siz bir yaşam sürmeyi hedef alırım.

32. Risk almaktan korkmam, kendimi sınırlamam, sınırlarımdan çoktan kurtuldum.

33. Vermeden almayı beklemem. Her insanın başkalarının hayatlarında gerçekten sahici ve olumlu bir farklılık yaratacak bir şeylere katkıda bulunması gerektiğine inanırım.

34. Hayata, sevgiye, ilişkilere koşullar ve karşılıklar koymam. Koşulsuz sever ve koşulsuz yaşarım.

35. Yaşam boyu öğrenmeyi ilke edinmişimdir. Sürekli yeni şeyler öğrenir ve paylaşırım.

36. Şansa, kadere değil kendime inanırım. İhtiyacım olan güç, umut, heyecan, coşku ve tutkunun içimde olduğunu biliyorum. Gücümü yanardağlar gibi kendi içimden alırım.

37. Başarıyı da başarısızlığı da kendimde arar başkalarını suçlamam.

38. Hayal edebildiğim her şeyi başarabileceğimi biliyorum. Hayatımın kontrolü bendedir. Yaşamda seyirci değil, yönlendiriciyimdir.

39. Standart bir hayat değil, kendi isteğim olan ısmarlama bir hayat yaşıyorum.

DEĞERLENDİRME:

EVET sayısı 28 ve üstündeyse: İstediğiniz gibi ısmarlama bir hayat yaşıyorsunuz. Kendinize, çevrenize coşku, inanç, heyecan, mutluluk ve huzur verme potansiyeliniz yüksek. Tebrikler.

EVET sayısı 10-28 arasındaysa: Ismarlama bir hayat yaşamada bazı sorunlarınız var, fakat bunlar çözülemez değiller biraz çaba, özgüven, cesaret ve coşku ile bunu başarabilirsiniz.

EVET sayısı 10’un altındaysa: Standart bir hayat yaşıyorsunuz. Bu sizin kendi seçiminiz ise ne mutlu size.

ZİHİNSEL FİTNESS

1. Yaşadığınız hayat, gerçekten yaşamak istediğiniz hayat mı?

2. Cevabınız HAYIR ise mazeretleriniz, bahaneleriniz neler?

HAYATIN ANLAMI…

Hayat, arkanıza bile bakmadan son sürat yol aldığınız bir otoban değil. Hayatta hayalleriniz, tutku ve amaçlarınız olmalı. Hayat hayallerinize ulaşmanız için yaptığınız yolculuğun senaryosudur ve o senaryoyu siz yazarsınız. İstediğiniz gibi bir hayat sürmek çaba ister. Onun için emek vermelisiniz. Zahmetli bir iştir. “Yaşam piş, ağzıma düş” diye bir şey yok. Düşlerinizi gerçekleştirme, hedeflerinize ulaşma ve tutkularınıza doğru ilerleme yolunda zaman kavramı da yok. Hele bu yolda yitirilmiş zaman diye bir şey hiç yok. Düşlerinizin peşinde koştuğunuz zaman dilimi yitirilmemiş tam tersine dibine kadar kullanılmış bir zamandır aslında.

Herkesin yaptığını yaparak, başkalarını bilerek veya bilinçsizce taklit ederek, sınırlar içinde, nereye ulaşmak istediğini bilmeden nefes nefese sürdürülen bir hayat size zaman kaybettirir. Ve asla geriye dönemezsiniz.

Hayatın anlamını ancak hayallerinizin peşinde koşarak bulabilirsiniz. Önemli olan düşlerinize ulaşmak ve tadını çıkarmaktır. Bir de ne istediğini bilmek önemlidir. Peki siz biliyor musunuz?

Hayatta ne istediğinizi net olarak bilmek zorundasınız. “Hayattan ne bekliyorum, hayat bana ne verebilir?” sorusu yanlış sorulardır. Sormanız gereken soru, “Hayatın benim için anlamı nedir?” olmalıdır. İstekleriniz, tutkularınız, düşleriniz, amacınız, hedefleriniz neler?

Bu sorulara verdiğiniz cevaplar gerçekten sizin cevaplarınız olmalıdır. Cevaplar içinizden, yüreğinizin, beyninizin derinlerinden gelmeli. Size öğretilen gerçek sandığınız, olması gereken olduğunu sandığınız cevaplar değil. Sizin cevaplarınızın diğer insanların istek, düş, amaç ve hedeflerinden farklılıkları olmalı, size ait bir şeyler içermeli, taklit olmamalı.

Dürüst olduğunuz zaman, kendinize karşı dürüst olduğunuz zaman değişim başlamış demektir. Birçoğumuz gerçek hayallerimizin, hedeflerimizin ne olduğunu iyi biliriz. İyi biliriz de bunu kendimize bile yüksek sesle itiraf etmekten kaçınırız her zaman. Gerçekte ne olduğumuzu, nasıl olduğumuzu, ne yapmak istediğimizi biliriz, fakat bir türlü onun yanına yaklaşmaktan, ona doğru bir adım atmaktan korkarız, ürkeriz. Düşlerimizin, gerçeklerimizin çevresinde döner dururuz.

Aslında biz düşlerimize gerçekten inanmadığımız için, kendimizin tam olarak farkında olmadığımız için düşlerimizin bizi götüreceği yerden korkarız. Bilinmeyene yapılan bir yolculuk gibi gelir bize. İşte bunun içindir ki birçoğumuz yaşanmış, bilinen, denenmiş ve sonuç vermiş, noter onaylı düşler, hedefler ve istekler peşinde koşar ve birbirimize benzemeye başlar ve aynılaşırız. İstediğiniz seri üretim, konfeksiyon bir hayal mi, yoksa size ait butik bir çalışma ürünü mü?

Heyecansız, tutkusuz, coşkusuz, hedefsiz yaşamlar sürüyoruz. Hayatta anlamakta en çok zorlandığımız şeyler, basit gerçeklerdir. Kim bilir belki de çok basit oldukları için onları zor anlıyor, göz ardı ediyor, görmezden geliyor, ya da görmek istemiyoruz.

Oysa onlar her zaman çok yakınımızdalar. Bizim için çok basit bir gerçek daha var. O da yaşamı hak ettiğince yaşamak. Hayatı iğne oyası gibi ince ince işlemek gerekiyor ki anlamını bulsun. Hayatı hissetmelisiniz. İşte o zaman mutlulukla ilgili, başarı ile ilgili yaptığınız tanımlar değişecektir. Ve işte o zaman yaşam içinde kendinize yön vermeyi beceren ustalar olacaksınız.

Yaşamın anlamı mı? Umarım bu kadar şeyden sonra bunun cevabını benim vermemi beklemiyorsunuz? Yaşamı onu algılama şeklimize göre yorumlarız. Algılarımız farklıdır. Algı her şeydir. Algılarımız yaşama yüklediğimiz anlamı oluşturur.

Mesnevideki Fil hikayesini belki duymuşsunuzdur. Hintliler karanlık bir ahıra bir Fil getirip onu halka gösterdiler. Hayvanı görmek isteyen birçok kişi o karanlık ahıra toplandı. Ahır o kadar karanlıktı ki gözle bir şey görmenin imkanı yoktu. O göz gözü göremeyecek karanlık yerde insanlar Fil’e elleri ile dokunmaya başladılar. Birinin eline Fil’in hortumu geçti “Bu bir oluğa benziyor” dedi. Birinin eline kulağı geldi “Bu yelpazeye benziyor” dedi. Bir diğerinin eline ayağı geldi “Bu bir direğe benziyor” dedi. Bir başkası da sırtına dokunmuştu “Bu bir taht gibidir” dedi. Herkes Fil’in neresini elledi, nasıl zannettiyse Fil’i ona göre anlatmaya koyuldu. Onların sözleri, görüşleri yüzünden birbirine aykırı oldu. Biri “Dal” dedi, diğeri “Elif”. Herkesin elinde bir mum olsaydı sözlerinde aykırılık kalmazdı. Mesnevi’de böyle yazıyor.

Peki yaşam yolculuğunda sizin mumunuz var mı? Her olay, her kişi, her an kendi anlamını taşır ve bize sürekli mesajlar verir. Onları doğru algılarsanız gerekeni yaparsınız. Hayat bizi sürekli uyarıyor ve bize meydan okuyor. Herkesin mesajı farklıdır ve herkese farklı bir meydan okuma vardır. Hayatın anlamını herkes kendi bulacaktır. Tabi ki arayan varsa.

ZİHİNSEL FİTNESS

1. Hayatın anlamı sizce nedir?

2. Hayattan ne istediğinizi biliyor musunuz?

3. Gerçekten onu mu istiyorsunuz?

YAŞAMAK…

Yaşamak, bir yolsa bil ki düz olmanın yanı sıra inişli, çıkışlı ve taşlıdır da… Yaşamak, mevsimse bil ki her kışın ardından bahar da gelir…

Yaşamak, gökyüzü ise bil ki senin de orada bir yıldızın vardır mutlaka…

Yaşamak, sevmekse bil ki sevdiğin seni sevmese de olur, önemli olan senin sevgindir…

Yaşamak, vermekse bil ki bu karşılıksız olmalıdır…

Yaşamak, bir canlı ise bil ki bazen sümüklü böcek de olabilmeli insan, arkasında iz bırakmak için…

Yaşamak, bir ırmaksa bil ki hiçbir şey bir öncekinin aynı değildir…

Yaşamak, hissetmekse bil ki tüm hücrelerinle hissetmelisin…

Yaşamak, mücadele etmekse bil ki vazgeçmen yaşamın umurunda değildir…

Yaşamak, bir yolculuksa bil ki önce kendi içinde yapmalısın onu…

Yaşamak, engelli bir yarışsa bil ki en zor engeller kendi önüne koyduklarındır…

Yaşamak, mutlu olmaksa bil ki aradığın asıl şey huzurdur…

Yaşamak, senin içinse bil ki herkes içindir de…

Yaşamak, bir trafik ışığıysa bil ki önemli olan senin içindeki ışıktır ve her zaman yeşil yanmalıdır…

Yaşamak, bilmekse geleceği bil ki en iyi yol kendi geleceğini yaratmaktır…

Yaşamak, sadece nefes alıp vermek değilse bil ki kendinden bir şeyler katmalısın ona…

ZİHİNSEL FİTNESS

1. Yaşamak sizce nedir, neye benzetiyorsunuz hayatı?

2. Yaşama kattığın şey nedir senin?

SINIRLAR…

Kendinizi ağzı mantarla kapanmış camdan bir şişenin veya camdan bir fanusun içinde hissettiğiniz zamanlar oluyordur. Etrafı görüyorsunuz, duyuyorsunuz, hatta hissediyorsunuz, fakat bir türlü o camdan sınırların dışına çıkamıyorsunuz.

Elinizi uzatsanız dokunacak-mışsınız gibi geliyor, fakat eliniz sert soğuk bir şeye dokunup, orada kalıyor.

Bizler eve yanlışlıkla girmiş ve camdan güneşe, dışarı doğru kaçmak isteyen sinekler, kelebekler gibi koşup, koşup camlara vuruyoruz. Kafalarımız değil ama yüreklerimiz yara alıyor. Fakat sineklerden bir farkımız var. Sinekler, kelebekler vazgeçmiyorlar. Bir daha, bir daha, bir daha deniyorlar.

Bizler ne yapıyoruz? Çok çabuk vazgeçiyoruz, pes ediyoruz, tuş oluyoruz. Hem de hemen, ilk denememizde…

Simurg’un hikayesinden dersler çıkarın. Kuşlar kendilerine bir kral seçmek isterler. Kral olmaya Kafdağı’nın ardında yaşayan Simurg’u (Anka Kuşu) uygun bulurlar. Hepsi birden Simurg’a giderek onun önünde yere kapanmak için yola koyulurlar. Yolculuk kolay değildir. Yolda kuşların yarısı ölür. Daha yedi alan daha geçmeleri gerekmektedir. Yedi alanı geçinceye kadar bir o kadar kuş daha ölür. Sonunda milyonlarca kuştan sadece otuz kuş kalır. Otuz kuş da yorgunluktan bitkin düşmüş, bitap haldedir. Kafdağı’na ulaştıklarında buldukları Simurg’un kendilerinden başka bir şey olmadığını görürler.

Simurg, farsça otuz kuş anlamına geliyor. Tasavvuf bilginlerinden Feridüddin Attar’ın bu hikayesi hayatta aradığımız şeyleri nasıl bulacağımızı bize gösteriyor. Mutluluğu, huzuru, başarıyı, sevgiyi, aşkı, dostluğu, gücü neyi arıyorsanız sonunda kendinizi bulursunuz.

Aradığınız her neyse sizin içinizdedir. Önce içinize bakacaksınız, aklınız ve yüreğinizde yolculuğa çıkacaksınız…

İç yolculuğunu yapmamış olanlar daha uzun olan başarı ve mutluluk yolculuğunda kendi engelleri ile karşılaşırlar. Çoğumuz da mutsuzluk ve başarısızlıklarımız için kendimiz dışında mazeretler buluruz. Bir suçlu, bir engelleyen vardır mutlaka.

Kendiniz dışında her şeyi değiştiriyorsunuz, bir de bakıyorsunuz ki yine mutsuz, doyumsuz ve huzursuzsunuz. Sorumluluğu başkalarının sırtına yükleyerek mutlu olamazsınız. Sınırlardan söz ederek mutlu olamazsınız. Bunları kabul etmek de kolay değildir. Kendinizden kaçarsınız. Fakat kabul etmeseniz yaşam yolunda sağlıklı ilerleyemezsiniz.Bizi sınırlayan şeffaf sınırlardan, kendi sınırlarımızdan, engellerimizden kurtulmalıyız. Sınırları kim koydu diye de düşünmeyin. Sınırları koyan da, kaldıracak olan da bizleriz.

Hayatımızı yaşanabilir kılmak bizim elimizde. İhtiyacımız olan gerçek güç, unvanlarımızdan, paramızdan, sahip olduğumuz eşyalardan gelmez. Gerçek gücümüzün kaynağı içimizden gelir. Çevremizdeki güçlü insanlara bakar imreniriz. Kendimizden başka neredeyse her şeyi herkesi güçlü görürüz. Doğanın gücü içinden gelmektedir, biz de doğuştan gelen bir güce sahibiz. Unutmuşsak bunun yeniden farkına varmalıyız.

Diğer insanları, çevreyi içinizden gelen sesten daha çok dikkate almaya başladığınız andan itibaren gücünüzü de kaybetmeye başlarsınız. Sınırlara mahkum olursunuz. Güce yeniden sahip olmak için hayatın sizin hayatınız olduğunu tekrar hatırlamanız gerekir.

Yaşamda önemli olan diğerleri değil asıl sizin ne düşündüğünüz, ne hissettiğinizdir. Başkalarını değil, sadece kendinizi mutlu etme gücüne sahipsiniz bunu unutmayın. Başkalarının değil, kendi sınırlarınızı kaldırma yolunda çaba göstermelisiniz. Diğerlerinin düşüncelerini, duygularını, sınırlarını kontrol edemezsiniz ancak kendinizi değiştirebilirsiniz. Siz kendi sınırlarınızı kaldırırsanız, başkalarına sınır olmazsınız. Bu kadar basit…

ZİHİNSEL FİTNESS

1. Sınırlar var mı önünüzde, varsa neler?

2. Sınırlarınızı koyan kim? Emin misiniz?

3. Sınırları kaldırmak için neler yaptınız?

4. Mücadeleye devam ediyor musunuz? Cevap “Hayır” ise neden?