Buch lesen: «Yabancı»
Dinis Bülekov (1944-1995)
SUNUŞ
Düsen KASEİNOV
TÜRKSOY Genel Sekreteri
Değerli Okurlar,
Türkiye’de 1990’lı yıllarda Türk dünyası ile ilgili çalışmalar artmaya başlamıştır. Bu çalışmaların artışında Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY)’nın önemli bir yeri vardır. Türk dilini konuşan halkların tarihinin, kültürünün, sanatının, dil ve edebiyatının bir bütün hâlinde ele alınmasına katkıda bulunmayı amaçlarından biri olarak kabul eden, bu zamana kadar da bu amaçta önemli çalışmalara imza atan Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY), şimdi de 20. yüzyıl Başkurt edebiyatının önemli temsilcilerinden biri olan Dinis Bülekov’un iki romanını sizlerle buluşturmaktadır.
Dinis Bülekov, yazdığı eserlerle Başkurt Türkçesi yazı dilinin ve edebiyatının gelişmesine hizmet etmiş; eserlerinde ele aldığı tema ve sorunlarla da devrinin olaylarına ışık tutmuş başarılı bir yazardır. Başkurdistan Yazarlar Birliği başkanlığı ve milletvekilliği de yapmış olan Dinis Bülekov’un Türkiye Türkçesine ‘Yabancı’ ve ‘Ömür Tektir’ olarak aktarılmış olan iki romanının yayımlanması, Türk dünyası edebiyatının karşılıklı tanıtımı konusunda önemli bir adımdır. Teşkilatımız daha önce Başkurt edebiyatından Salavat Yulayev’in, Miftahettin Akmulla’nın, Mecit Gafuri’nin şiirlerini de yayımlamıştır. Başkurt edebiyatından Türkiye Türkçesine aktarılan ilk romanlar olan ‘Yabancı’ ve ‘Ömür Tektir’de Başkurdistan’ın 1980-1990 yılları arasında yaşadığı değişimler ve sorunlar ele alınmaktadır. Başkurdistan’daki bu değişimler ve sorunlar, yayımladığımız eserler vasıtasıyla Türkiye Türkçesiyle de okura sunulmuş olacaktır.
‘Yabancı” ve ‘Ömür Tektir” adlarıyla yayımlanan bu eserler, Etimesgut Belediyesinin katkılarıyla Bengü yayınlarından çıkmıştır. TÜRKSOY’un yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliğinin önemli örneklerinden biri olan bu eserlerin okurla buluşmasında desteklerini esirgemeyen Etimesgut Belediye Başkanı Sayın Enver Demirel’e, Avrasya Yazarlar Birliği Başkanı Yakup Deliömeroğlu’na, romanları Başkurt Türkçesinden Türkiye Türkçesine kazandıran Nigâr Kalkan’a, bu çalışmanın ortaya çıkmasında emeği geçenlere Türk dünyası edebiyatının ve kültürünün tanıtımına katkılarından dolayı teşekkür eder; siz değerli okurlarımıza da saygı ve sevgilerimi sunarım.
Enver DEMİREL
Etimesgut Belediye Başkanı
Saygıdeğer Okurlar,
Etimesgut Belediyesi olarak misyonumuz; görev alanımıza giren; imar, temizlik, ulaşım, çevre, bayındırlık, eğitim, sağlık, kültür, güvenlik ve yönetim konularında yasalarla belirlenen tüm kamu hizmetlerini, katılımcılık, etkinlik, saydamlık, hesap verebilirlik ilkeleri çerçevesinde yürütmek; halkımızın yaşam kalitesini ve ilçemizin refah düzeyini yükseltmektir. Bu misyonu gerçekleştirmek için büyük bir şevkle ve istekle çalışmaktayız. Kültür ve sanat çalışmalarını desteklemek de belediyemizin faaliyetleri arasında yer almaktadır.
Bugün doğuda Çin Halk Cumhuriyeti içinde yer alan Doğu Türkistan’dan batıda Litvanya ve Polonya’ya, Karadeniz’in kuzeyinden Tanrı Dağları’na, Güney Sibirya’ya kadar uzanan bir coğrafyada konuşulan, yazı dili olarak kullanılan Türkçemizin Başkurt Türkçesiyle ses bulan eserlerinden ikisini sizlere ulaştırmak, yaptığımız bu çalışmalar arasında önemli bir yere sahiptir.
Atatürk’ün “Kendiniz için değil, millet için el birliğiyle çalışınız. Çalışmaların en yükseği budur.” düşüncesi temelinde gerçekleştirdiğimiz çalışmalarımız arasında TÜRKSOY işbirliğiyle yayımlanmasına katkıda bulunduğumuz “Yabancı” ve “Ömür Tektir” adlı romanlarda da Atatürk’ün bu sözlerinin Türk dünyasının güzel yurtlarından biri olan Başkurdistan’daki seslerini Dinis Bülekov’dan dinleyeceksiniz.
TÜRKSOY ile yürüttüğümüz çalışmalardan biri olarak yayımlanmasına destek verdiğimiz bu eserler Türkiye Türkçesiyle okuyucusuna ulaşacaktır. Eserleri Başkurt Türkçesinden Türkiye Türkçesine çeviren Nigâr Kalkan’a ve Başkurdistan’ın en önemli ödüllerinden biri olan “Salavat Yulayev Ödülü”nü alan ‘Ömür Tektir” romanı ile yazıldığı topraklarda büyük ilgi gören ‘Yabancı’ romanlarının sizlerle buluşmasında katkısı olanlara teşekkür ediyorum.
DİNİS BÜLEKOV’UN HAYATI ve EDEBÎ KİŞİLİĞİ
Hayatı
Dinis Müzerisoğlu Bülekov, 8 Mayıs 1944’te Başkurdistan’ın Meleviz ilçesi, Arıslan köyünde çiftçi bir ailede dünyaya gelir. İlkokulu, doğduğu köy olan Arıslan’da ve Meleviz’de okur; Smak köyünde altıncı sınıfı tamamladıktan sonra ilçenin Voskresen Ortaokuluna okumaya gider.1 Daha sonra kendi köylerinde2 “Nögöş” adlı kolhozda makineli tarım uzmanı olarak çalışır. 1960-1964 yıllarında Belebey’de, Ziraati Mekanikleştirme ve Elektriklendirme Teknik Okulunu tamamlar. Belebey ilçesine mühendis olarak atanır3. 1964-1965 yıllarında4, Belebey, Bişbülek, Yermekey ilçeleri için çıkarılan “Yinǐw Bayrağı” gazetesi ziraat bölümüne işe çağırılır. Rusça, Tatarca ve Çuvaşça çıkan gazetede, edebî çalışmalar yürütür. 1965 yılında askere gider. Askerde radyotelgrafçılığı ve telgrafçılığı öğrenir ve bu alanda orduda önemli hizmetler yerine getirir5. Üç yıl Sovyet Ordusunda hizmet ettikten sonra tekrar gazetecilikle uğraşır6. Askerden döndüğü yıl Moskova’daki A. M. Gorki Edebiyat Enstitüsüne öğrenci olarak kabul edilir. Ancak, ailevi sebeplerle okulu dışarıdan tamamlar. 1968-1974 yıllarında “Sovyet Başkurdistanı” gazetesinde bölüm müdürü olarak çalışır. “Ağizil (Ak İdil)” dergisinde de dört yıla yakın, röportaj, politika ve ekonomi yazıları bölümüne müdürlük yapar. 1977-1986 yılları arasında da “Piyoner” dergisinin başmuharriri görevini üstlenerek Başkurt çocuk edebiyatının gelişmesine katkıda bulunur.
Dinis Bülekov, 1986 yılı Ağustosunda Başkurt ASSR’nin Radyo ve Televizyon Devlet Komitesi başkanı ve hükümet vekili olarak görevlendirilir. Bir süre sonra Başkurdistan gazetecileri, Bülekov’u Gazeteciler Birliğine yönetici olarak seçer. Bu yıllarda Bülekov iyi bir idareci, büyük bir yazar olarak tanınır; ülkenin televizyon ve radyo ağını genişletmek, basını geliştirmek, edebiyatı yaymak için çok çaba sarf eder.
1988 yılında Dinis Bülekov, ülke edebiyatçılarının seçimiyle Başkurdistan Yazarlar Birliğinin 10. Dönem Başkanı olur. 1993 yılı Ekiminde, Yazarlar Birliğinin 11. Dönem başkanlık seçiminde de yazarlar, Bülekov’a güven göstererek tekrar başkan seçerler7.
Ğ. Selem Gençler Ödülü ve Ğümǐr Bǐr Gǐnä” (Ömür Tektir) romanıyla Salavat Yulayev Devlet Ödülü alan, Başkurdistan’ın 11. Dönem Yüksek Şûra halk milletvekili8 de olan Bülekov, 14 Mart 1995 tarihinde Ufa’da vefat eder9. Vefatından sonra, adına doğduğu köyde bir müze kurulmuştur.
Edebî Kişiliği
Dinis Bülekov, edebiyatla gençlik yıllarında ilgilenmeye başlar. İlkokulda ve teknik okulda okurken bazı eserleri farklı süreli yayınlarda okurla buluşur. Bülekov’un “Maqtansıq Zarif” (Övünen Zarif) adlı ilk hikâyesi 1959 yılında “Başkurdistan Piyoneri” gazetesinde basılır. “Qŭyaş Yarsığı” (Güneş Işığı) adı altında hikâyelerinin toplandığı ilk kitabı, 1971 yılında neşredilir. “Awılımdıŋ Aq Ǚyźärǐ” (Köyümün Ak Evleri), “Harı Handuğas Balahı” (Sarı Bülbül Yavrusu), “Aqbuź Alışqa Sığa” (Akboz Dövüşe Çıkıyor), “Qıŋğıraw Säskä” (Çan Çiçeği) kitaplarında yer alan povest10* ve hikâyeleri yazarın edebî ustalığının gelişme gösterdiğini belgeleyen eserlerdir. Yazar epik hikâye üslubunu başarılı bir şekilde uygular ve ilgi çekici karakterler ortaya çıkarır11. 1988 yılında “Ağizil” dergisinde yayımlanan “Kilmǐşäk” (Yabancı) romanı12, ve “Ğümǐr Bǐr Gǐnä” adlı roman Bülekov’un yeni edebî ürünleridir. Bu eserler yazarın, insanların kaderleri ve zamanın keskin dönemeçleri hakkında daha da derinleşen düşüncelerinin özetidir. Ğümǐr Bǐr Gǐnä romanıyla Salavat Yulayev Devlet Ödülünü alan yazarın son eseri, “Tuźźırılğan Tamuq” (Dağıtılan Cehennem) adlı romandır13. Ayrıca Bülekov, “Tǚngǚ Ǔjmax” (Geceki Cennet) adlı bir tiyatro oyunu da yazmıştır.
Dinis Bülekov’un eserlerindeki özelliklerin, kahramanların, konuların yazarın doğduğu yer ve kişiliği ile yakından ilgili olduğunu, yazar ve gazeteci Bulat Rafikov, şu cümlelerle açıklar:
“Başkurt edebiyatına Dinis Bülekov’u veren Meleviz rayonunun Arıslan köyü Başkurt halkının tarihinden ayırıp alınacak bir bölümü. Ona ünlü Arıslan batır temel olmuştur. Onun oğlu Kinye Arıslanov, bizde Emelyan Pugaçev’in en yakın ve en seçkin yandaşlarından biri olarak kabul edildi. Burada tarih, ak balçıkla hayatı temizleyip ruhî bir kâmilliğe çağırmakta. Yaşamı her hâlükârda süslemeyi başarabilen bir halk buradaki. Bunları söylememin sebebi, Dinis Bülekov’un hangi muhitte eğitim gördüğünü, kimlerden ders alarak yetiştiğini göstermek içindi sadece. Şuna çok inanıyorum. Nerede yaşarsan yaşa, ne kadar hünerli olursan ol, beraber doğduğun neslin çocuğu olarak kalacaksın. Yazarların hayatında bu bilhassa açık bir şekilde görünmektedir. O, dünyaya hemşehrilerinin gözleri ile bakar; kahramanları, onların sesi ile konuşur, onların karakterini ve hareketlerini tekrarlar. Hemşehrileri ile kitap kahramanları arasındaki bu benzerlik de kardeşlikten daha yakındır ve edebiyat için bu iyidir.” 14
Rafikov’un yukarıdaki değerlendirmelerine yakın bir diğer değerlendirme de Vitaliy Smirnov’a aittir. Simirnov; “Kahramanlar, yazarın “yakın arkadaşları”, onların sıkıntıları onun sıkıntılarıdır. Hikâye edenin kendisi gibi insan olmayı başarabilen ve bunu koruyan kişilerdir. Kahramanlar, gündelik yaşamın içinden seçilmiştir.”15 yorumunu yapmış; Bülekov’un kişiliği ile eserlerinde yer alan kahramanların öne çıkan özellikleri özdeşleştirilmiştir.
Ayrıca, “II. Dünya Savaşı bittiği yıl, bir yaşına gelmiş olan Dinis babasını hiçbir zaman görmemiş, sadece fotoğraflarından tanımıştır.”16 Bu durum, yetim olarak büyüyen Bülekov’un eserlerinde, savaş ve savaşın insanlar üzerindeki tahribatı, ahlaki problemler gibi konuların geniş yer tutmasının sebebi kabul edilmiştir.
Yazarın yaşamı ve eserlerindeki kahramanlar arasında bağ kuran Bulat Rafikov ve Vitaliy Smirnov gibi, Bülekov’un eserlerinde farklı karakterler yer alsa da genelde kahramanların yalnızlığının ve üzücü kaderlerinin vurgulandığını belirten filoloji profesörü Zinnur Nurğelin17 de, “Yäşǐn Atqan İmän” (Yıldırım Düşen Meşe) hikâyesindeki Zebir’in yalnızlığında, yazarın yalnızlığının önemli bir payı olduğunu öne sürer.
Yazarın eserlerinde yer alan kahramanlardan pek çoğunun güçlü bir ruha sahip, iyi kalpli ve dramatik bir kadere sahip olduklarını ifade eden; bu dramatik kadere sahip olanların pek çoğunun da kadın olmasını ilginç bulan Robert Bayımov18, Bülekov’un eserlerinden “Awılımdıŋ Aq Ǚyźärǐ” hikâyesinde cepheden dönen Geyzulla’yı, “Qıyırsıq Ay” (Bir Parçacık Ay) povestinden Sıntimir’i; hikâyelerinden “Qǔyǔp Yawa Yamğır”’ (Şiddetli Yağıyor Yağmur)’dan Eklime’yi, “Ğümǐrkäyźär Tǚş Kǐwǐk” (Ömürler Rüya Gibi)’ten Merfuğa’yı; povestlerinden, “Qıŋğıraw Säskä”den Reyse’yi, “Qıştıŋ Täwgǐ Kǚnǚ” (Kışın İlk Günü)’nden İşbike’yi, romanlarında belirgin karakterler olarak “Kilmǐşäk”te Bibinur ve Nefise’yi, “Ğümǐr Bǐr Gǐnä”de ise Kemeriye, Sibeğetullina ve Roza’yı örnek olarak göstermektedir.
Fenil Küzbekov’un düşünceleri de Bayımov’un görüşlerine yakındır. Küzbekov, Dinis Bülekov’un eserlerinin genelinde gençlerin hayatını şekillendirecek düşüncelerin yer aldığını ve eserlerin merkezinde ideal sayılabilecek kişilerin yer almasının tesadüf olmadığını vurgular. Bülekov’un ilk eseri “Qŭyaş Yarsığı” ve yazarın son eseri olan 1995’te yayımlanan “Tıqrıq Başı – Bǐźźǐŋ Bilämä” (Çıkmaz Sokağın Başı Bizim Malımız) adlı eserlerini örnek olarak göstererek yazarın eserlerinde yer alan kişiler için şöyle bir değerlendirme yapar: “Onlar, her zaman yükseğe, yıldızlı göğe kanat çırpan, gururlu, sadece dış değil iç güzelliğe de sahip olan kişilerdir.”19
Eleştirmen Fenil Küzbekov, Bülekov’un eserlerinde karşılaşılan kahramanların genelde, mücadeleden kazanan rolüyle çıktığını belirterek, “hayatın güneşli” tarafında yaşayan kahramanların bu özelliklerini yazarın eserlerinden şu örnekleri vererek açıklar:
“Hemit (Upqın Sitǐndä Bǐyǐw) ile Akbulat (Tıqrıq Başı – Bǐźźǐŋ Bilämä), savaşta kaderi belirlenen Geyzulla (Awılımdıŋ Aq Ǚyźärǐ), genç sevdiğini endişelendirmemek için yağmur çamur demeden onun yanına gitmek için acele eden Gefür (İŋ Ŭźǔn Tǚn), hazinenin mallarını korumayı namus borcu bilen Meselim (Bǐr Tǔq Bǔyźay) (Bir Çuval Buğday) gibi karakterler, hikâyelerde felaketle karşılaştıkları anlarda iyimserlik üstün gelir. Savaşçı Azamat sevdiğinin ölmüş bedenini faşist tankının ezmesine izin vermez (Şarlawıq). Ressam Sınbulat Karağurov, kalp krizi geçirdiği hâlde büyüleyici bir tablo ortaya çıkarmak için kendinde güç bulur (Şäfäk Miźgǐlǐndä). İlk aşkını ömrünün sonuna kadar unutmayan doktor Zeynep, annesinin terk ettiği bir sabinin ölümünü kolay kolay kabul etmez (Harı Handuğas Balahı).” 20
Bülekov’un eserlerinde geçen yer adlarında da yazarın doğduğu yer olan Meleviz ilçesine bağlı Arıslan köyünün özelliklerinin görülebileceğini belirten Ravil Bikbayev bu görüşünü şu cümlelerle ifade etmektedir:
“…Dinis Bülekov, Meleviz ilçesinin Arıslan köyünde, sokaklarına Kinye kahramanın izlerinin oyulduğu bir yerde, herkesi ilk görüşte kendine âşık edebilecek kadar güzel olan Nögöş boylarında doğmuş ve büyümüştür. Burada Nögöş, Ural Dağları’nın yüksekliğine, Başkurt bozkırlarının genişliğine ve güzelliğine katılır. Onlar, yazarın gönlünde ilahî bir ışık olarak açılmıştır. Bunun için de onun nesrini tabiatın dışında düşünmek imkânsızdır, çünkü tabiat onun eserlerinde asıl kahramanlardan birisidir. Eserlerindeki yer, su isimlerine dikkat ediniz: Kǐyäw qaşı (Damat Kaşı), Aqtübä (Aktepe), Käläş küźǐ (Sözlü Gözü), Balşişmä (Balpınar), Yǚźşişmä (Yüzpınar) Köyü, Yämbirgän (Güzellik Veren) Köyü, vb.21
Bayımov, yazarın ilk hikâyelerinin özelliğini, hikâyelerin adlarından da anlaşılabileceğini belirterek “Xıyal mǐnän Ŭsraşıw” (Hayalle Karşılaşma), “Täwgǐ Hǚyǚw, Täwgǐ Yaratıw” (İlk Sevgi, İlk Aşk), “Hulımaś Säskälär” (Solmaz Çiçekler) örneklerini verir ve bu hikâyelerin kahramanlarının da romantik ruhlu, temiz kalpli, dünyaya âşık hayaller olduğunu ancak, bunun Bülekov’un eserlerinde asıl tema olmadığını yazar. Bu konuları, Bülekov’un henüz yazarlığın başında olmasına bağlar22.
Bayımov, Dinis Bülekov’un hikâyeleri, povestleri ve romanlarının konularına göre tasnif edildiğinde ikiye ayrılabileceğini belirtir. Bayımov’a göre yazarın eserlerinde temelde iki konu ele alınmıştır. Konulara göre de bu tasnifin bir tarafında “Yäşǐn Atqan Kǚn” (Yıldırım Düştüğü Gün), “İŋ Ŭźǔn Tǚn”, “Ğümǐrkäyźär Tǚş Kǐwǐk”, “Qıştıŋ Täwgǐ Kǚnǚ” gibi hikâye ve povestleri ve “Kilmǐşäk” romanı bulunmaktadır. Bu eserlerin merkezinde genelde güçlü bir ruha sahip, gururlu, “ideal” karakterlerin yer aldığını söyler. Tasnifin diğer tarafında ise “Qıyırsıq Ay”, “Qıŋğıraw Säskä”, “Diŋgǐz Mǔŋǔ” (Deniz Sesi), gibi povest, hikâyeler ve “Ğümǐr Bǐr Gǐnä” romanı vardır. Bunlarda da asıl karakterler, dramatik kadere sahip kişilerdir. Eserlerdeki çatışmalar da daha çok kadın erkek ilişkileri, “aşk üçgeni”, insanların mutluluklarını vaatlerle bozmaya, samimi duyguları kötülemeye çalışanlarla mücadele temelindedir.23
Eserlerindeki konuları ve bu konuları anlatmak üzere seçtiği kahramanları gündelik yaşamın içinden seçen Bülekov’un, Başkurt edebiyatındaki yerini belirlemek adına Bayımov, Rus edebiyatı ile ilgili Tolstoy’un görüşünü de yazarak, şu değerlendirmeleri yapmıştır:
“19. yüzyılda Rus edebiyatının yenileşme döneminde meşhur Tolstoy, “Bizde gündelik yaşam hakkında yazmıyorlar. Edebiyatta insanların yaşamını tasvir eden yazarlar olmalı.” demiştir. Rus edebiyatında her dönemde gündelik yaşamı anlatan eserler merkezî olmuştur. Çehov, Turgenov gibi, Sovyetler zamanında da Lipatov, Solovhin gibi. Elbette bu isimlerin üslubu tek bir kalıba sığmaz.
Başkurt edebiyatında da bu özellik, birkaç eser hesaba katılmazsa, maalesef çok gelişmemiştir. Buna, Sovyet zamanında, edebiyatın, bütün iç dünyanın ve ahlakın siyasetlendirilmesi, çok uzun bir süre tahrif eden sosyalizm kanunlarının hüküm sürmesi de sebep olmuş olabilir. Dinis Bülekov’un nesrinin teması ve değişik özellikleri, yazarın icat muhiti ve anlatma tekniği edebiyattaki yeni başlangıçlar olarak adlandırılmaz mı? Her hâlükârda, Bülekov’un eserlerinde bizim yaşadığımız hayat, günümüzdeki ilişkiler, sevgiler, aldanmalar, kutsallıklar ve kötülükler pek çok açıdan anlatılır. Bülekov’un öykülemedeki doğallığına galiba yazarın yaşamı, içtimai ve şahsi tecrübeleri yardım ediyor. Eserlerinde tasvir edilen olaylar ve karakterler düşünüldüğünde, yaşanmış, görülmüş etkisi bırakıyor. Bu da ustalık belirtisidir.” 24
Bülekov ve eserlerinin özellikleriyle ilgili, filoloji profesörü ve Başkurdistan Yazarlar Birliği Başkanı olan Ravil Bikbayev de “Okuyuculara kendi sözünü söylemek için, hayatın hızlı ve acımasız akışında her zaman merkezde olmaya çalıştı, zamanın değiştiğini hissederek eserlerinde de bunu gösterdi. Eserlerini zamanın dışında düşünmemek gerekir. Dinis zaman yolculuğu hakkında düşünerek, olayların soğumasını bekleyen yazarlardan değildir. O, hayatın sıcak izlerinden, gürültülü patırtılı yollarından yürümeyi sevmiştir.”25 yorumunu yapar. Bikbayev’in bu yorumu Başkurt edebiyatındaki başlangıçlar için Bayımov’un sorduğu soruya verilebilecek bir cevap niteliğindedir.
Dinis Bülekov’un edebî kişiliği ile ilgili Robert Bayımov’un bir başka değerlendirmesi şöyledir:
“Dinis Bülekov, onlarca povest ve hikâye kitabı, üç roman, tiyatrolaştırılan bir piyes, el yazması masada kalan hacimli bir epik eser yazarı. Onun tasvirleri, tarihî temeller, sadece bir içerik değildir. Kişiler, onlar arasındaki münasebet, aile, aşk… Yaşadığımız evin, ülkenin, hayatın sakin olması, dünyaya bakan pencerelerinin aydınlık olması içindir, hep mücadele etmek gerektiğini anlatan yazardır. 26
Bir röportajında, yazarların görevini, “Yazarın mücadele meydanındaki yeri, mitinglerdeki konuşmalar ile değerlendirilemez, yazardan söz bekler halk.” diyerek açıklayan Bülekov, aynı röportajında, “Halk menfaati için kaygılanan yazarlardan, iktidar sahiplerinin olumsuz işlerine rağmen parti teşkilatları elbette boşuna korkmuyor.”27 sözleriyle de yazarların toplum yaşamında önemli bir rol üstlendiğinin altını çizmiştir. Bülekov, eserlerinde halkın beklediği sözleri, siyasi sistemdeki çarpıklıkları bazen eleştirel bir dille, bazen de kahramanların cesur davranışlarıyla açık bir dille ifade etmiştir.
Bülekov’un eserleri, Başkurt Türkçesinde, Rusça ve Tatar Türkçesinde yayımlanmıştır. Dinis Bülekov’un kitap olarak basılan eserleri şunlardır:
Başkurt Türkçesinde neşredilen eserleri:
Qŭyaş Yarsığı (Güneş Işığı). Hikâyeler, Ufa, 1971.
Awılımdıŋ Aq Ǚyźärǐ (Köyümün Ak Evleri). Hikâyeler, Ufa, 1973.
Harı Handuğas Balahı (Sarı Bülbül Yavrusu). Povest ve Hikâyeler, Ufa 1975.
Aqbuź Alışqa Sığa (Akboz Dövüşe Çıkıyor). Povest ve Hikâyeler, Ufa 1977.
Qıŋğıraw Säskä (Çan Çiçeği). Povest ve Hikâyeler, Ufa 1979.
Upqın Sitǐndä Bǐyǐw (Uçurumun Kenarında Dans). Povest ve Hikâyeler. Ufa, 1981.
Qıyırsıq Ay (Bir Parçacık Ay). Povest ve Hikâyeler. Ufa, 1983.
Sağan Yapraq Yaŋırta (Akçaağaç Yaprak Çıkarıyor). Povestler. Ufa, 1985.
Şarlawıq (Çağlayan). Povestler ve Hikâyeler. Ufa, 1987.
Kilmǐşäk (Yabancı) Roman. Ufa, 1989.
Ğümǐr Bǐr Gǐnä (Ömür Tektir). Romanlar, Povest. Ufa, 1994.
Ğümǐr Bǐr Gǐnä. Roman, Ufa, 2011.
Rusça basılan eserleri:
Samaya Dolgaya Noç’ (En Uzun Gece). Povest, Hikâyeler.
Moskova, 1979.
Tanets Nad Propastyu (Uçurum Kenarında Dans). Povest.
Moskova, 1985.
Perekatı (Şırıltı). Povest, Hikâyeler. Moskova, 1988.
Dogoni Dal’ Golubuyu (Mavi Uzaklara Gidiyor). Povest.
Ufa, 1992.
Şerbatıy Mesyats (Ay Parçası). Povest. Roman. Moskova, 1994.
Jizn Dayetsya Odnajdı (Ömür Bir Defa Veriliyor). Ufa, 1996.
Tatar Türkçesinde basılan eseri:
Şäfaq Mizgǐlǐndä (Şafak Vakti). Povest. Roman. Kazan, 1992.
ROMANIN TANITIMI
Yabancı (Kilmǐşäk), 1988 yılında Ağizil dergisinde tefrika edilmiş28; 1994’te de kitap olarak basılmıştır. 1994 yılında Ömür Tektir (Ğümǐr Bǐr Gǐnä) adıyla yayımlanan kitapta Yabancı romanı dışında bir roman ve bir povest yer almaktadır.
Romanın ilk yayımlanma tarihi 1988 olsa da 1994’te yayımlanan kitapta, romanın sonuna yazar tarafından düşülen notta, bu eserin 1984-1987 yılları arasında Pitsunda, Dubıltı ve Akmanay’da yazıldığı belirtilmiştir.
Yabancı romanı, otuz yedi bölümden oluşmaktadır. Her bölümün başına başka bir alt başlık olmaksızın bölüm sayısı yazılmıştır.
Romanla ilgili değerlendirmelerde, Dinis Bülekov’un diğer eserlerinde de ele alınan sosyal problemlerin Yabancı’da daha geniş ve daha başarılı anlatıldığı vurgulanmaktadır.
Yabancı romanında oldukça önemli ahlaki sorunların ele alındığını belirten Gilimdar Ramazanev, “Yabancı romanı yazılana dek biz Sovyet insanının ahlaki kurallarını benimseyerek, “İnsan insana dost ve kardeştir.” kaidesini tekrarlamaya alışmıştık. Evet, hayalde bu böyle. Ama hayat şartlarında böyle olmuyor. Genelde insanlar arasında kıskançlık, düşmanlık, birbirine duydukları haset, her adımda karşılaşılan şeylerdir. Hatta bazen iki kardeş bile birbirine düşman olabiliyormuş. Dinis Bülekov’un romanı da işte böyle iki kardeşin anlaşmazlığı ve düşünce düşmanlığı hakkındadır.29” cümleleriyle değerlendirir romanı. Bu değerlendirme, eserde zaman zaman sorgulanan komünizm ve Sovyet insanının romanda ele alınış biçimini açıklamaktadır.
Robert Bayımov30, Yabancı’da, Başkurt edebiyatında 1970-1980 yılları arasında “proizvodstvo (üretim) romanları” olarak adlandırılan eserlerde işlenen ve oldukça yankı bulan bir konu yani, toprak sahipleri ve yabancılar arasındaki çatışmalar, üzerine kurulduğunu; romanın, kolhoz başkanı olan Gilman Nurihanov ile “Yabancı” (Yabancı) diye adlandırılan tarım uzmanı Heyrulla Yavbasarov arasındaki mücadele ve psikolojik farklılıkların anlatımına dayalı olduğunu vurgular. Bayımov, bu özelliklerinden dolayı da romanın kendine özgü bir eser olduğunu ifade eder. Eserde basit olaylardan, ilişkilerden derin anlatımlar ortaya çıktığını belirten Bayımov, Nurihanov’un sekreteri Nefise’nin arada sırada “Nu, pryam. (Hadi ya)” demesini örnek göstererek, farklı detayların Bülekov’un eserlerinde önemli olduğu söyler.
Dinis Bülekov’un Yabancı romanını, “kendine özgü” bir eser olarak niteleyen Bayımov gibi Bulat Rafikov da yazarın hemen hemen her eserinin, tema, kuruluş karakter sistemi ve konu yeniliği bakımından diğer eserlerden farklılıklar gösterdiğini belirtir. Bunun da yazarın edebî şablonlardan kaçmasından kaynaklandığını söyler. Bülekov’un eserlerinden “Köyümün Ak Evleri (Awılımdıŋ Aq Ǚyźärǐ)” hikâyesini “Çan Çiçeği (Qıngıraw Säskä)” povestini delil olarak gösterir. Rafikov’un delillerinden biri de “Yabancı“ romanıdır. Yabancı romanı ile ilgili olarak “Yabancı, eserin adından da anlaşılan problemin çözümü ile itibarı hak eden, halkta yaşayan kuralların bozulduğunu ispatlayan ilk eserlerden birisi oldu. Umumiyetle Dinis Bülekov’un eserlerinde cemiyet önünde zamanın getirdiği pek çok sorunun cevabını takip etmesi, gün yüzündeki ilginç meseleleri korkmadan çözmeye çalışması vatandaşlık bilincindendir.”31 değerlendirmesini yapmıştır.
Dinis Bülekov’un bu eserindeki kahramanların özelliklerinin ortaya konma şekli ve konunun anlatımı ile ilgili bazı eleştiriler de yapılmıştır. Gölfire Gereyeva, Rafikov’un yukarıdaki düşüncelerini onaylayacak değerlendirmeler yapsa da eserin bazı özelliklerini eleştirenlerden biridir. Gereyeva’nın eserde anlatılan konu, kahramanlarla ilgili değerlendirmeleri ve eleştirileri şöyledir:
“Bu romanda, toplumu değiştirme ihtiyacını ortaya çıkaran içtimai ve sosyal konular anlatılmıştır. Hayattaki çatışmalar esasında gelişen olaylara bağlı olarak insanların ve doğanın kaderi aydınlatılıyor. Yazar, toplumun her bölümüne giren açıklık, demokratikleşme prensiplerinin ücra bir ilçeye, kolhoza ve insanların psikolojisine tesirini, ziraat ve yöneticilikte eskiyen usullerin zamana uygun bir şekilde değiştirilmesi gerektiğini anlatır. Eserde kahramanların anlatımı, tabiatı korumakla sıkı sıkıya bağlıdır. Romanda köyün sosyal ve ekonomik büyümesine yeni bir bakış, köye yöneticilik etmeyi değiştirme problemleri, karışık içtimai meseleler anlatılsa da en sonunda, olayların gelişimi Atbatkan’ı kurutma işlerini durdurmaya döndüğü için, mücadele meydanı da problemler de çoğalır. Asıl problemden dışarıya çıkılarak, ikinci plandaki düşüncelerin ve estetik ehemmiyeti pek önemli olmayan olayları anlatmaya geçişler de görülür. Nurihanov ve Yavbasarov arasındaki çatışma ve olayların sonuçları doğrudan anlatılmamaktadır. Romanda tek bir bölümde Nurihanov ile Yavbasarov’un konuşmaları yer almaktadır. Ayrıca, Yavbasarov’un fen doktoru, tarımla uğraşması, bilim adamı psikolojisi ortaya konmuyor. Bu çok önemli bir sorun olmasa da asıl kahramanlardan birisi olarak düşünüldüğü, onun bilim adamı olması da özellikle vurgulandığı için bunlara ayrıca değinmek gerekirdi. Yavbasarov’un Bibinur’u kurtarayım derken Baygildi’nin arabasının altında kalması da sosyal, ahlaki bir karmaşanın birbirini takip eden mantıklı bir çözülüşü olarak kabul edilmemektedir. Nurihanov’un eserin sonuna doğru, kötü, kurnaz, öç almak isteyen bir kişiye dönmesi de romanda güçlü olarak anlatılan bir karakteri yalanlıyor.” 32