1 Titel Seite
2 Önsöz
3 Sarımsak Tarlası
4 Diyalogsal
5 40 yıllık sebat
6 Bakış Açısı
7 Dostları olmalı insanın…
8 Mahkeme tutanaklarından..
9 Kim Angut?..
10 Nedir Yakınlaştıran
11 Hayvanlar aleminden dersler
12 Amerikan replikleri - Türkçe karşılıkları
13 Bir internet yalanının önlenemez yükselişi...
14 İdeal Erkek ...
15 Erkeklerin kuralları….
16 Cesaretin bittiği yerde...
17 Erzurumlu
18 Şapka ve maymunlar…
19 İnsanoğlu..
20 Akıllı Eşek...
21 Diplomasi..
22 Sarı Öküz...
23 Mühendis dediğin....
24 Masal kahramanlarından öğrendiklerimiz...
25 Yaşlı Adam ve Balık...
26 Matematik sınav sorusu..
27 Murat Birsel’den güzel bir yazı..
28 Kızılderili...
29 Bir haberin anatomisi – Siz hangi tiptensiniz?
30 Ağustos böceği ve karınca
31 THY Call Center'dan
32 Ağzından baklayı çıkarmak...
33 Bunlar ancak memleketimde olur..
34 Why, Why, Why??
35 Parmaklarım yeniden ne zaman çıkacak babacım?
36 Temel’den oğluna mektup..
37 Geniş tabanlı eğitim..
38 Ne mutlu Türk’üm diyene!.
39 TV gafları…
40 Harababi baba..
41 İstanbul’un semt isimleri nereden geliyor?
42 Hayvanları sevmiyorum!!!
43 Annelerimizden öğrendiklerimiz!..
44 Sırada kaynak yapmanın felsefesi...
45 Üçüzler…
46 Hasan Kaçan'dan "Bir Türk'ü nasıl tanırsınız"
47 Şu Hollywood filmleri…
48 Soru(n)..
49 İşin bahanesi..
50 Sen balıksın...
51 Antikacı...
52 Cows and Economic..
53 Çan Eğrisi..
54 Dün ve Bugün...
55 Bir kadın ve bir erkek nasıl mutlu edilir?
56 Titel
57 Ülkem insanı çevrecidir..
58 İnternet cafe muhabbetleri…
59 Ben ne diyiremmm..
60 Titel - 1
61 Pazarlama…
62 Dünyada Türklere sorulan en ilginç sorular....!!
63 Havalı espriler..
64 Oto pazarından seçme diyaloglar
65 Pazarlama dersleri
66 Tsunami Türkiye'de olsaydı...
67 Üçlü filtre testi
68 Matematik Yalan Söylemez....
69 Biz ve tabiat…
70 Teori ve gerçek
71 Kıyamet kopunca medyamız…
72 Arthur Ashe..
73 Erkek Sözlüğü
74 Doktora tezi - tez danışmanı
75 Bir hikaye ve telafisi olmayan dört şey..
76 Uçan Entari..
77 Işığı Yanan Evler
78 Günlük dumurlar..
79 Bankacılık dumurları..
80 Sizin büyük taşlarınız hangileri..
81 Yaşayan zavallı Türkçemiz !
82 Kars’ta bir yerel tv röportajı..
83 Çatlak testi..
84 Cam tavan..
85 Üstün Dökmen’den..
86 Kadın ve erkek…
87 Hala geçerli bir akçe…
88 Sınav soruları ve bomba cevaplar..
89 Türkçemizin evrimi..
90 İki embriyo..
91 Araba markalarının anlamları..
92 Olay budur!!.
93 Şu bizim minibüs şoförleri.
94 Genç adam ve jaguarı
95 Bir kaz göndersem..
96 Detaylar ve öz..
97 Çağrı merkezlerinden..
98 Hata nedir?
99 Bilgisayarcılardan sallamalar..
100 Elektrik alamama…
101 Zamanın değerini bilmek için..
102 Hoca ve seyis..
103 İtiraf.com’dan inciler..
104 Temel ve Nataşa..
105 Olmadı çay demleriz…
106 Ülkenin birinde..
107 Baki’nin yemini
108 Bir hukukçunun ilan-ı aşkı..
109 Türk Erkeği..
110 Neden???
111 Atasözlerimizdeki çelişkiler..
112 Türk yalanları..
113 Doğan Cüceloğlu ile düşündürücü bir sohbet..
114 İnsan psikolojisini yönetme
115 Hela muhabbetleri..
116 Korsan CD’lerde alt yazılar…
117 Titel - 2
118 Titel - 3
119 Formula-1 için Türk Pilotlar aranıyor…
120 " Dolap çevirmek" ne demek
121 Anne olmasaydınız eğer…
122 Bazı kelimelerin etimolojik kökenleri…
123 Bir yastıkta 40 yıl…
124 Kadındaki küçük kız…
125 Bilgi ve para...
126 Performans terimlerinin gerçek anlamları..
127 Güvercinler ve siyasetçiler..
128 Türkçe’ye girmeye aday yeni kelimeler..
129 Artimetik…
130 Bir kediyi ağaçtan indirmek..
131 İmam ve cemaat..
132 Şu üç şey.…
133 Titel - 4
134 Urfalının baba mezarını ziyareti…
135 Bir erkek gidince…
136 Evlilik nedir?
137 Temel’in askerlik anıları…
138 Metrodaki kemancı...
139 Yakıt durumu
140 Papa araba kullanırsa..
141 Trakyalı’nın aşk mektubu…
142 Babam ve ben…
143 Nişanlılık..
144 Öğretmen tehditleri..
145 30'lular 40'lı yaştakiler için..
146 İnsan tipine göre yemin etme şekilleri..
147 Bir kadına ofsaytı anlatmak..
148 Bir erkek kadının elini neden öper…
149 Hey onbeşli…
150 Düğün senin evinde..
151 Hayat dediğin…
152 Adem ile Havva hangi milletten…
153 Nasrettin Hoca ve Swot analizi..
154 Temel’in iç hesaplaşması..
155 Üç derste İngilizce..
156 Asansör..
157 Hayat kurtaran küfür..
Türkleri Anlama Rehberi
Impressum
Texte: © Copyright by Savaş Bozbel
Umschlag:© Copyright by Canva
Verlag: EPubli
Druck:epubli ein Service der neopubli GmbH, Berlin
ISBN 978-3-741892264
Printed in Germany 2017
Bibliografische Information der Deutschen Nationalbibliothek
Die Deutsche Nationalbibliothek verzeichnet diese Publikation in der Deutschen Nationalbibliografie; detaillierte bibliografische Daten sind im Internet über http://dnb.d-nb.de abrufbar.
Güzel ülkemin,
güzel insanlarına....
Bazı yazı ya da kitaplar vardır ya hani. Okudum hayatım değişti denilen kitaplar. İşte elinizdeki bu kitap öyle kitaplardan değil. Kitap, sadece bir solukta okuyacağınız, keşke bitmeseydi diyeceğiniz, bazı sayfalarında düşünecek, bazılarında güleceğiniz cinsten. Aslında bir bakıma insanımızı anlatan, muzipliğini, zekasını, yansıtan bir kitap. Bir Hacivat-Karagöz kukla tiyatrosu, bir İsmail Dümbüllü ortaoyunu, bazen de Mevlâna, Yunus derinliği ve hoşgörüsünü, bazen de hicvini, yakalayacağınız bir çalışma.
Bu kitap, yıllarca e-posta kutuma düşmüş, değişik mecralarda rastladığım, not aldığım yazıların bir derlemesinden ibaret. Sahiplerini bulabildiğim yazıları ilgili yerlere ekledim. Kitap, insanımızı, bizi anlatıyor; bir bakıma kendimize ayna tutuyor. Her bir hikâyede, alıntıda insanımızın ayrı bir özelliğini yakalayacaksınız.
Eleştiri ve önerilerinizi, savas@bozbel.com adresine gönderebilirsiniz.
Sevgiyle kalın..
Savaş Bozbel
Emeğinin karşılığını almak için usta olmak yetmez..164
Dünyada Türklere sorulan en ilginç sorular....!!168
Nuri Alço ile Tecavüzcü Çoşkun arasındaki farklar..296
Genç adamın biri,
Dermiş babasına her gün;
“Benim de dostlarım var, sendeki dost gibi”
Baba, itiraz eder,
Olmaz öyle çok dost, hakikisi
Belki bir, belki iki,
Fazlasını bulamazsın gerçek, hakiki...
Devam eder durur konuşma...
Aralarında başlar bir tartışma,
Karar verirler bir sınava,
Dostun hakikisini anlamaya.
Bir akşam bir koyun keserler,
Ve koyarlar çuvala,
Baba der ki oğluna,
'Hadi al bu çuvalı, şimdi götür dostuna'
Çuvaldan kanlar damlamakta,
Sanki öldürmüşler de bir adamı,
Koymuşlar çuvala,
Dıştan böyle sanılmakta,
Delikanlı sırtlar çuvalı,
Gider en iyi bildiği dostuna, çalar kapıyı,
O dost, bakar ki bir çuval, hem de kanlı,
Kapar hızla kapıyı delikanlının suratına,
Almaz içeri arkadaşını,
Böylece tek tek dolaşır delikanlı,
Kendince tanıdığı, sevdiği dostlarını,
Ne çare, hepsinde de sonuç aynıdır,
Evlat geriye döner,
Ama içten yıkılır...
Babasına dönerek; “haklıymışsın baba” der,
Dost yokmuş şu dünyada ne sana, ne de bana,
Baba “hayır Evlat” der, benim bir dostum var bildiğim,
Hadi, çuvalı alda bir kerede git ona,
Genç adam, çuvalı sırtlar tekrar,
Alnından ter, çuvaldan kanlar damlar...
Gider, baba dostuna,
Kabul görür, sevinir,
O dost, delikanlıyı alır hemen içeri,
Geçerler arka bahçeye,
Bir çukur kazarlar birlikte,
Çuvaldaki koyunu gömerler adam diye,
Üzerine de serpiştirirler toprak,
Belli olmasın diye dikerler sarımsak...
Genç adam gelir babasına;
“Baba, işte dost buymuş” diye konuşunca,
Babası; “daha erken, o belli olmaz daha,
Sen yarın git O'na, çıkart bir kavga,
Atacaksın iki tokat, hiç çekinmeden ona,
İşte o zaman anlaşılacak, dostun hakikisi,
Sonra gel olanları anlat bana...”
Genç adam, aynen yapar babasının dediğini,
Maksadı anlamaktır dostun hakikisini,
Babasının dostuna istemeden basar iki tokadı,
Der ki tokadı yiyen DOST;
“Git de söyle babana,
Biz satmayız sarımsak tarlasını
Böyle iki tokada”
(İzzet Yıldızhan Show'da dansçı kızlar bacaklarını 180 derece açarken)
Müslüm Gürses: Harika yahu, pergel gibi açtılar bacaklarını...
İzzet Yıldızhan: Pergel nedir abi?
Müslüm Gürses: Geometrik bir hadise...
***
Savaş Ay: Siz Ugandalı mısınız?
Zeynep Mansur: Hayır, ben sanatçıyım; halka mal olmuş birisiyim!..
***
Hülya Avşar: Aşık mısın?
Gülben Ergen: Evet...
Hülya Avşar: Really?
Gülben Ergen: Of course yaaniii!..
***
İhsan Kalkavan: Fenerbahçe'den Nobre'yi ve Hooijdonk'u çıkar, Fenerbahçe`de bir şey yok...
Ömer Çavuşoğlu: Olur İhsan, hatta birkaç kişi daha çıkaralım sen oyna...
Aziz Üstel: (şarkı şeklinde) Sen oyna İhsan, sen oynaaa...
***
"Silikon Vadisi" programının sunucusu: Artık web siteniz hazır olduğunda bize söylersiniz biz de programımızda yayınlarız...
M. Ali Erbil: Tabii artık siz de bana girersiniz ne zaman isterseniz hahaha... (bir süre sessizlik!)
Sunucu: Ziyaret etmeye çalışırız...
***
(Beyazıt Öztürk üzerinde oturdukları raylı sistem platformu oynatır)
Ayşe Hatun Önal: N'oluyo yaa?
Beyazıt Öztürk: Altta adamlar var sıkılınca yürüyorlar...
Ayşe Hatun Önal: Hakkatten mi?
***
Reha Muhtar: Biri daha vardı, o gelmedi mi? (kız arkadaşını soruyor)
Akademi Türkiye Mücahit: O kalbimde yaşıyor...
Reha Muhtar: Ne bu Atatürk mü ki?
***
Erman Toroğlu: Nobre'yi kucağına alacaksın savunmada başka yolu yok. Bebek gibi kucağına alacaksın...
Şansal Büyüka: Ama kaçıyo hocam...
Erman Toroğlu: Kaçırmayacaksın!..
Şansal Büyüka: Kaçıyo hocam...
Erman Toroğlu: Kaçırmayacaksın!..
Şansal Büyüka: Kaçıyo, kaçıyo...
***
Metin Uca: 92 yaşındayken kaybettiğimiz "Yesari" ön adlı Türk musikisi bestekârı; "a" harfi?
Didem Uzel: Yesari Asım Can Gündüz!..
Metin Uca: Bu cevabınız "bazı" internet sitelerinde çıkacak!..
***
Metin Uca: Türkiye'de koruma altına alınan ilk kuş türü olarak bilinen, yaşam alanı Güneydoğu Anadolu olan uzun gagalı kuş?
Selçuk Özer: Kaplumbağa!..
Kudüs’te görevlendirilen bir gazeteci, Ağlama Duvarı’nın önünden her geçişinde, yaşlı bir Musevi'nin orada öyle durup dua ettiğini fark etmiş. Bir hafta, iki hafta. Sonunda adamla bir röportaj yapmaya karar vermiş. İzin alıp teybini açmış, sormuş adama:
- Adınız?
- David. Polonya Yahudi’siyim. Yaşım 65. Smalla'da bir manav dükkânım var. Evliyim. İki çocuğum Tel Aviv'de bir çiçek serasında çalışıyor...
- Sizi her gün burada, Ağlama Duvarı’nın önünde dua ederken görüyorum.
- Evet, her sabah dükkânı açmadan buraya gelirim. Dünya barış ve insanların kardeşliği için dua ederim. Öğle tatilinde bu sefer insanların mutluluğu, acıların sona ermesi için Yaradan'a yalvarırım. Akşam da, eve dönerken, bu kez dürüst ve iyi insanların esenliği için dua ederim. Cumartesi günleri de burada, yine dua ederek geçiririm.
- Ne güzel! Kaç senedir bunu sürdürüyorsunuz?
- Israil'e göçtüğümden beri, yani 40 yıl geçti. Gazeteci çok etkilenmiş, heyecanla sormuş:
- 40 yıldır her gün dua ediyorsunuz. 40 yıldır yılmadınız. Bugün nasıl bir duygu içindesiniz, neler hissediyorsunuz?
Uzun uzun iç geçirmiş yaşlı Musevi; sonra bezgin bir sesle cevap vermiş:
- Vallahi artık bilemiyorum, demiş. İçimde, sanki duvara konuşuyormuşum gibi bir his var.
Arjantin' li ünlü golfçu Robert de Vincenzo, yine bir turnuvayı kazanmış, ödülünü alıp kameralara poz vermiş ve kulüp binasına gidip oradan ayrılmak üzere hazırlanmıştı. Bir süre sonra binadan çıkıp otoparktaki arabasına yürürken yanına bir kadın yaklaştı. Kadın başarısını kutladıktan sonra ona çocuğunun çok hasta ve ölmek üzere olduğunu anlattı. Zavallı kadının hastane masraflarını ödemesi olanaksızdı. Kadının anlattığı öykü De Vincenzo' yu çok etkilemişti, hemen cebinden bir kalem çıkarttı ve turnuvadan kazandığı paranın bir miktarını yazdı çek defterine. Çeki kadının eline sıkıştırırken de ona, "Umarım bebeğinin iyi günleri için harcarsın" dedi.
Ertesi hafta kulüpte öğle yemeği yerken, Profesyonel Golf Derneği' nin bir görevlisi yanına geldi. "Otoparktaki görevli çocuklar gecen hafta turnuvayı kazandıktan sonra yanına bir kadının geldiğini ve onunla konuştuğunu söylediler bana" dedi. De Vincenzo evet anlamında başını salladı. "Evet" dedi görevli, " Sana bir haberim var. O kadın bir sahtekârdır. Üstelik hasta bir çocuğu da yok. Seni fena halde kandırmış arkadaşım." De Vincenzo, "Yani ortada ölümü bekleyen bir bebek yok mu?" dedi. "Hayır, yok" dedi görevli. "İşte bu, bu hafta duyduğum en iyi haber." dedi De Vincenzo.
Anafikir: Aynı pencereden dışarı bakan iki adamdan biri, sokaktaki çamuru, diğeri ise göktekı yıldızları görür.
Dostları olmalı insanın,
aynen gemilerin limanları gibi.
Zaman zaman uğradığın, yükünü boşalttığın,
dalgalar dininceye kadar beklediğin koynunda.
Sonra açık denizlere uğurlamalı seni,
geri döneceğin günü bekleme umuduyla.
Bazen, rüzgâra o açmalı yelkenini,
yanağına konan bir öpücüğün coşkusuyla,
halatlarını çözmeli,
seni çok ama çok özlemeli.
Dostları olmalı insanın;
ermiş, bilge, hayatı ezbere okuyabilen.
Düşünmediklerini düşündüren,
seni bir cambaz ipinde, güvende tutabilen,
gerektiğinde senin için ateşi yutabilen,
yolunu ışıtan ustan olmalı.
Şekillendirmeyi öğretmeli hayatın çömleğini.
Sana vermeli soğuk bir kış gününde
üzerindeki tek gömleğini...
Oğuzkan Bölükbaşı
Hâkim: -Müvekkiliniz neden boşanmak istiyor avukat hanım?
-Karsı taraf ile aralarında düşünce farklılıklarından kaynaklanan şiddetli geçimsizlik bulunuyor sayın hakim
Hakim: -Tabi, biri Aristo diğeri Descartes çünkü.
***
Yıl 2005 İstanbul 4. ağır ceza mahkemesinde sahte rakı imal etmek suçundan açılan davada sanıkların sorgusu yapılıyor.
Sanık: - Lokantalardan filan topladığımız şişelere yaptığımız rakıları doldurduk.
Mahkeme Başkanı: - Alınan parmak izi örneklerinde hem sizin hem de sabıkalı başka kişilerin parmak izi var.
Sanık: -Doğrudur.
Mahkeme Başkanı: - Bu ne pislik, bari şişeleri yıkayıp doldursaydınız.
***
Dava: uyuşturucu kaçakçılığı
Sanık: Takriben 65 yaşında bir amca.
Yer: Ağır ceza mahkemesi
Olay: Amcanın ahırı ağzına kadar marihuana dolu olarak bulunmuştur.
Hakim: - Amca anlat bakalım ne oldu?
Sanık: - İçiciyim ben reisim.
Hakim: - Nasıl yani? Bir ahır dolusu esrarı mı içecektin?
Sanık: - Yazları yetiştirir ve biriktiririm. Kışları da içerim hakim bey.
Hakim: - (kahkahalar) kapatırım seni ahıra, kapına da iki jandarma koyarım, yaza kadar o otu bitiremezsen sonra görüşürüz.
***
Dava: Tarihi eser kaçakçılığı
Yer: Ağır ceza mahkemesi
Olay: Arabanın bagajında Roma dönemi büstler yakalanmıştır.
- Anlat bakalım Osman?
- Tarlamı sürerken bu kafaları buldum hâkim bey, tam müzeye teslim etmek zere yola çıkmıştım ki tutuklandım. Masumum hâkim bey, tahliyemi isterim
- Osmannnn, Osmannnn. Hatay'da bulduğun kafaları neden İstanbul’daki müzeye teslim etmeye çalışıyorsun?
***
Yer: Beykoz Adliyesi yeni TCK’nın 233/2. maddesi uyarınca hamile sevgiliyi terk edene hapis cezası verilebilecek olması nedeni ile şikâyette bulunmak için savcıya giden avukat meslektaşımıza;
- Nedir bu avukat hanım?
- Sevgilisinin hamile olduğunu bildiği halde terk eden şüpheli hakkında suç duyurusunda bulunacaktım.
- Allah Allah. (Kâtibe seslenir). Yeni TCK’yı getirin. Evet burada varmış madde. İlk defa karşıma çıkıyor.
- Ya yeni bir madde.
- Bu çocuk evlilik dışı mı şimdi?
- Evet.
- Burası İstanbul.
***
1940'lardan aktarılan bir anı: Yaşlıca bir Rum kadıncağız sanık kürsüsünde durmaktadır. Duruşma uzadıkça uzar. Kadıncağız şişmanlığın ve yaşı nedeniyle, mahalle karısı misali, tanık kürsüsüne yaslanıp belini kırarak ağırlığını bir tarafa vererek durur.
Hâkim: "Hanım düzgün dur!" (sertliğiyle bilinen bir hakimdir). Beş dakika sonra kadıncağız dikilmekten yine yorulur, bu sefer ağırlığı öbür tarafa vererek bükük durur.
Hâkim: "Hanım düzgün dur!" Kadıncağız tekrar toparlanır. Bu olay birkaç kere tekrarlar. En sonunda hâkim yine: "hanım düzgün dur!" deyince kadıncağız lafı patlatır:
- A yeter bea! Mahkeme mi yapiyoruz, fotogıraf mi çektiriyoruz?
***
2005 yılının Kadıköy adliyesinde yaşanmıştır. Becerikli bir kâtip, mübaşir hâkim ekibine sahip mahkeme kadrosu, benim de birinde bulunduğum boşanma davalarını seri olarak karara bağlamaktadır. Ancak bu arada listeye uyulmamakta hazır beklemekte olan kim varsa onlara öncelik de verilmektedir.
Arka arkaya davalar karara bağlandıktan sonra mübaşire "Bizim duruşma vardı" diye danışan kimse kalmaz. Mübaşir de hesabı hafiften şaşırdığı için koridora çıkıp bağırır: "bilmem kaçıncı bilmem ne mahkemesinde davası olan!". Kimsecikler üzerine alınmaz. Mübaşir açık olan kapıdan içeri bakar. Teşkilat tam kadro hazır müşteri beklemektedir. Döner tekrar koridora
bağırır:
- Haydi! Yok mu boşanmak isteyen?
***
Bir avukat Amerikan filmlerine özendiği için midir, öz Türkçeci olduğu için midir bilinmez bir duruşma boyunca hakime "yargıcım" deyip durur. Hani "Sayın yargıç" değil de "Yargıcım" diyor ki biraz daha Türk ananelerine uysun, hâkim bu hitabeti garipsemesin. Bir, iki, üç beş derken hâkim en sonunda: "Ayıp oluyor ama avukat bey!" der. Avukat şaşırmıştır. "Ne oldu ki?" diye sorar. Hâkim: “Yaşça büyük olabilirsiniz ama biz de hakimiz bir yerde! Deminden beri YAVRUCUM deyip duruyorsunuz. Yeter ama!”